Ne mikropmuş ama

İki bin on dokuzun Aralık ayında Çin'in Wuhan kentinde ilk kez ortaya çıkan koronavirüs (kovid-19) salgını aradan dokuz ay geçmesine rağmen tüm dünyaya yayılmaya devam ediyor. Şu anda dünya genelinde vaka sayısı 34 milyonu, hayatını kaybedenlerin sayısı da 1 milyon iki yüz bini aşmış durumda. Türkiye’de de 8 bin kişi yaşamını yitirirken, kovid-19’a yakalananların sayısı da 315 bini aştı. Aşı bulunup, insanlar aşılanıncaya kadar hastalığın devam edeceği görülüyor. Birçok ülke “sürü bağışıklığı”nı denedi ancak bu da çare olmadı. Hatta bunu deneyen birçok ülkenin karar alıcıları koronaya yakalandılar. Çünkü kovid-19 çok bulaşıcı ve ölümcül bir virüs. Özellikle yaşlıları ve kronik hastalıkları olanları etkiliyor. Ekonomik yıkım büyük Başlıkta yazdığım gibi gözle görülemeyen küçücük bir mikrop dünyayı neredeyse dize getirdi. İnsanlar kendilerini izole ediyorlar, ekonomiler daraldı, milyonlarca insan işsiz kaldı, gıda-hijyen malzemeleri üretenlerin dışındaki birçok fabrika kapandı ve kapanıyor. Okulların uzaktan eğitim vermeleriyle kırtasiye-okul giyeceği satanlar-kantinciler-servisçiler işsiz kaldılar. Sokağa çıkma yasakları ve salgının artmaması için kapatılan birçok işyeri ya açılmadı ya da açılıp kapandı. Turizm de çok kötü durumda. Türkiye yaklaşık 40 milyar dolar gelir beklediği turizmden sadece 5 milyar dolar kazanabildi. Bunun yanı sıra otellere hizmet eden yan sektörler ile gıda temin eden sektörler de çok zor durumda kaldılar. İnsanlar aralarına mesafe koydular ve beşeri ilişkiler neredeyse sonlandı. Sosyal yaşam neredeyse bitti ve insanlar yeni alışkanlıklar edindiler. Bütün bunların yanı sıra salgında bazı fırsatlar da oluştu ve bazı sektörler öne çıktı. Homofis (evden çalışma) birçok sektörde yerleşmeye başladı. Online alışverişler ile maske- eldiven üretimleri arttı ve Türkiye maske ihraç eden önemli ülkeler arasına girdi. Tekstil sektörü böylece bir nebze de olsa bu sayede ayakta durmaya çalışıyor. Şimdi bireyler ikinci bir dalga korkusuyla yaşıyorlar. İkinci bir evre olursa esnaf tamamen biter. İnşallah en kısada zamanda aşı bulunur ve hastalık önce geriletilip tamamen yok edilir. Kovid-19 yok edilse bile Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) insanlığın yeni salgınlara hazırlıklı olmasını dile getiriyor. Yeni salgınlar da muhtemelen daha bulaşıcı ve yıkıcı olacak. Açgözlü emperyalistler Emperyalist ülkelerin yeni kıtaları keşfetmeleri ve sanayi devrimiyle birlikte dünya kirlenmeye başladı. Evet insan yaşamı kolaylaştı ama bunun bedelini de insanlık hala çaresi bulunmayan yeni hastalıklarla ve gittikçe kirlenen çevre ile ödüyor. Sorumlusu kim? Gelişmiş ülkeler. Gelişmekte olan ve gelişmemiş ekonomiler bundan görece daha az sorumlular. Şirketlerin kar hırsları ve emperyalist-kapitalist devletlerin bunları koruma güdüleri dünyayı neredeyse yaşanamaz hale getirdi. Çok Uluslu Şirketlerin (ÇUŞ) aşırı kar hırslarına karşı yeterince mücadele edemeyen dar ve orta gelirlilerin, sendikaların, emekten yana olan partilerin ve sivil toplum örgütlerinin (STK) yapamadıklarını Çin’de bir kişiden çıkıp bütün dünyaya yayılan, şu an itibariyle 30 milyon insana bulaşan, bir milyona yakın insanı da öldüren ve sadece mikroskop altında görülebilen küçücük bir mikrop yaptı. Ve maalesef emperyalist-kapitalist-gelişmiş-gelişmemiş-az gelişmiş-sömüren-sömürülen-sözde sosyalist ülkelerin hepsi de bu duruma çaresiz kaldılar. Gördüğüm kadarıyla birçok ülke, lider ve birey hala ders almaktan uzaklar. Örneğin dünyanın başına gelecekte daha büyük belalar açacak bu iklim değişikliği ile mücadele konusunda birçok ülke hala isteksiz davranıyor. Yenilenebilir kaynaklarını desteklemek yerine fosil yakıtlar nedeniyle birbirleriyle neredeyse savaşı bile göze alıyorlar.   Peki ya çare…  Çok Uluslu Şirketlerin (ÇUŞ) aşırı kar hırslarına karşı yeterince mücadele edemeyen dar ve orta gelirliler, sendikalar, emekten yana olan partiler ve sivil toplum örgütlerinin (STK) yapamadıklarını Çin’de bir kişiden çıkıp bütün dünyaya yayılan ve sadece mikroskop altında görülebilen küçücük bir mikrop yaptı. Emperyalist-kapitalist-gelişmiş-gelişmemiş-az gelişmiş-sömüren-sömürülen-sözde sosyalist ülkelerin hepsi de bu duruma çaresiz kaldılar. Peki çare ne? Çare insanların-ülkelerin-çevrenin sömürülmediği, sömürünün değil emeğin yüceltildiği eşitlikçi bir düzen. Adı ne olsun?   Prof. Dr. Harun Raşit Uysal Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi [email protected]