Meral Akşener, ne yaptın sen!

Son yıllarda, Türkiye’nin siyası yaşamına hem söylemleri hem de tavırlarıyla renk getiren İyi Parti lideri Meral Akşener, son yaptığı politik manevrayla buz gibi bir hava estirdi. Oysa Türkiye’de nadir bulunan ‘kadın lider’ kimliğiyle kendisini bir süredir gıpta ile izliyor, takdir ediyordum… Güçlü söylemi, kararlı siyasi duruşu ve demokrasiye bağlılığıyla… İyi Parti’yi yoktan var etti, güç kattı. Ancak bugün çok şaşırttı beni… İki yıldır büyük bir dayanışma içinde çalıştığı ve hatta birlikte yeni bir Anayasa hazırladığı, millete de umut olan siyasi oluşuma, “Artık Altılı Masa millet iradesini temsil etmiyor” diyecek kadar ağır suçlama yöneltti. Yani önce… “Altılı masayı bozdum arkadaş” dedi. Sonra “Kazanacak aday dedim, dediğimi yapmadılar, Kılıçdaroğlu ismini dayattılar” diyerek kendini savundu… Nihayetinde, liderinin Cumhurbaşkanı adayı olmasını istemediği bir partinin belediye başkanlarına adaylık çağrısı yaptı. Özetle, altılı masaya artık sığmadığı, tanınmış anket uzmanlarının da kendisini sürekli, “yükseliştesiniz, ortaklarınıza artık kendinizi hissettirin” diyerek hava verdiği bir ortamda, yaklaşık dört yıldır “samimiyet” çerçevesinde büyük emek verilen bir demokrasi platformuna posta koydu. Sürekli ‘kazanacak aday’ ısrarını yine anket sonuçlarına dayandırdı; kendisine ve partisine özveride bulunarak TBMM yolunu açan bir lidere, Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkarak, ‘dayatma’ savından güç aldı. Oysa daha 2 yıl önce, Kılıçdaroğlu’na minnet duyduğunu söyleyerek, “Ailemi, çocuklarımı kendisine emanet edecek kadar çok güveniyorum” dememiş miydi? Bununla kalmadı, CHP’yi karıştıracak bir fitili de ateşledi... CHP’nin iki büyük şehrin belediye başkanlarına, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a ‘aday olun’ çağrısı yaptı. Dayatma yapmakla suçladığı partiyle birlikte çok ciddi krizleri aşan, halka umut veren, ‘altıyı masa’nın AKP’nin 20 yıllık iktidarını devirecek düzeye gelmesinde pay sahibi olan Meral Akşener, oynadığı bu siyasi kumarla, ya zirveye ortak olacak ya da siyasi tarihten yok olacak… Yaptığı bu son çıkış duygusal ve hatalıydı bence.. Daha düne kadar şiddetle eleştirdiği Cumhur İttifakı’nın “bize gel” derken bile alaylı tavırlarla kendisine nazire yapmasına değer miydi? Sonuçlarına katlanır; ya zirve ya dip. *** Ya Kemal Kılıçdaroğlu… Ya ona ne demeli?... Bunun olmasına nasıl izin verir? Bu ülkede tıkanan demokrasinin yolunu açan, mütevazi kimliğiyle milyonların sevgisini kazanan, umut veren, iyilikle bezediği liderlik gömleğiyle katı eleştirileri aşan Kılıçdaroğlu, Akşener’in bu siyasi şovunu daha önce görmeli, önlem almalıydı... Halkın umuduna taş koymamalıydı. Onu göremediği gibi… Bitmiş bir mevzuyu,  “türban” tartışmasını tekrar ateşledi… Anlamsız ve gereksizdi. İktidarın değirmenine su taşıdı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ‘siyasi yasaklı’ hale getirecek duruşmada yanında olması gerekirken, kalktı Almanya’ya gitti. İmamoğlu’nu zor gününde Akşener’le baş başa bıraktı. Bu iktidar yolunda siyasi bir hataydı. Altılı masanın mimarı Kılıçdaroğlu, İyi Parti lideri Meral Akşener’e çok güvendi… Ama Akşener sağ görüşlü bir partinin lideriydi. Nedense masada hiçbir sol partiye yer vermedi. Halbuki ona nefes aldıracak, güç verecek bir sol oluşum, karar anında da ona güçlü bir pozisyona getirecekti… Bu kararı da yanlıştı… Kimden akıl aldıysa, irade koyamadı. Rahmetli İsmail Cem gibi, o da son dakikada golü yedi… Tıpkı ki, Ecevit'in Bahçeli'den yediği gibi... Şimdi Akşener posta koyunca, sol partilerin kapısını çalıyor. Bunu daha önce yapmalıydı. *** Bundan sonra CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu, şu iki aylık süreçte çok zorlu bir mücadele bekliyor. Kendisi “Ben bölen değil, birleştiriciyim. Yola devam” dese de büyük yara aldı. Bu tartışılmaz. Ben şunu çok iyi biliyorum, anketlere inanmam… Yani “Kılıçdaroğlu aday olursa seçilmez” yalanlarıyla da beni kimse kandıramaz. Çünkü bağımsız değiller… Her biri bir partiye çalışıyor. Bu ülkede bağımsız bir araştırma şirketi para kazanamaz. Bir kere bunu geçeceksiniz. Sonra 60 yılı aşan hayatımda, çok sayıda “siyasi manevra” çok sayıda “Siyasi hülle” gördüm… Gazete manşetleri, haberler bunun en yakın tanığıdır. Hülle yapanın halkın gözünden düştüğünü hep yaşadık. Hatırlayın, hayatının son demlerinde DSP ile seçime giren efsane başbakan Bülent Ecevit’e, o anket şirketleri, “kazanamaz” demişti. Aksine kazandı, hem de ezici çoğunlukla… Daha önce 10 seçim kazanamasa da, Kemal Kılıçdaroğlu, Tayyip Erdoğan’a karşı yine en güçlü aday olacaktır. Tabii, bu zor günleri çabuk atlatıp, ortaya güçlü lider kimliğini koyarsa… Süre çok azaldı. Çünkü hatalarına rağmen, samimi tavrı, birleştirici gücü, kararlı tutumu, ortak aklı savunması, Türk demokrasisine katkısı ve duyarlı insanlığıyla, tek adam rejiminin kasvetli havasını ortadan kaldıracak lider Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Hissiyatım, onca ihanete karşın kazanacağı yönünde... *** Sözün özü, yaklaşık 2,5 ay gibi kısa bir süre kalan seçim sonuçları, iki liderin geleceğini de etkileyecek. Halk, kendisine söz veren, umut taşıyan politikacının yamuk yaptığını görünce, affetmez. Siler atar… Altılı masa büyük umuttu ve aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne son verecek bir oluşum.. Son günler güven kaybı yaratsa da… Önümüzdeki günler de çok sıcak gelişmelere gebe… Televizyonları dikkatli izleyin, birileri yine algı yapacak, birileri yine lider oyunları oynayacak, dedikodular ayyuka çıkacak. Belki ittifaklar bile değişecek, sürpriz katılımlar olacak. Yani hiç olmadık değişimlere hazır olun. ----------- Hürol DAĞDELEN [email protected]