Köy Enstitülerini neden özlüyoruz?

Türkiye yakıcı bir ekonomik krizin, hatta buna ‘mükemmel fırtına’ da diyebiliriz, tam ortasında. Ben 54 yaşındayım, ömrümüz ekonomik krizlerle geçti. Ama böylesini ilk defa görüyor ve tüm etkisiyle yaşıyorum. Resmen gün be gün fakirleşiyoruz. İğneden ipliğe, gıdadan kiralara, her şeye ama her şeye an be an zamlar yağıyor. AKP’nin yaptığı maaş zamları filan ancak kanayan kurşun yaralarına yara bandı etkisi yapıyor. Ama en kötüsü de toplumun tüm katmanlarını uğursuz bir sis gibi saran kötümserlik duygusu. İleriye dönük bir umut beslemek için epey bir iyimser olmak zorundasınız. Buraya öyle bir günde gelmedik. Cumhuriyet kimsesizlerin kimse iolarak yola çıktı. Köy Enstitüleri mükemmel bir Cumhuriyet projesiydi. Fakir ve köylü nüfus genç Türkiye’nin en geniş kesimiydi o zaman. Şehirliler ise İstanbul ağırlıklıydı ve çok azınlıktaydı. Büyük Atatürk, “köylü milletin efendisidir” diye boşuna demedi. Çünkü doğru dürüst sanayisi olmayan bir ülkede üretimin neredeyse tamamı kırsalda yapılıyordu. Köy Enstitüleri Cumhuriyet’in yeni insanını, gerekli kalifiye işgücünü, düşünen ve üreten yurtsever yurttaşı yetiştirmek için kuruldu. Ve bunları yaptığı için de 1938 sonrası gözden düştü, 1945 sonrası cezalandırıldı ve 1950 sonrası kapatıldı. Türkiye sonunda neoliberalizmin pençesine düştü. Bugün geldiğimiz noktada eğitim kısmen paralı. Tevhid-i tedrisat denilen şey, yani eğitimde birlik kalmadı. Hükümet imam hatipleri yaydıkça özel okullar bundan yararlanıyor. Devlet okullarına atama yapılmıyor, veliler iyi bir ortamda iyi bir eğitim alsın diye çocuklarını özel okullara yolluyor. Özel okullar ise Cumhuriyet yurttaşları değil, dünya vatandaşları yetiştirme iddiasında. En başarılılar yurt dışında eğitim imkanı buluyor ve sonrasında orada yeni bir hayata atılıyorlar. Batılı sermayedarlar bu işten çok karlı çıkıyor. Benim paramla tüm fedakarlığımla okuttuğum çocuğuma beş kuruş harcamadan konuyor. Devlet de kaybediyor elbette. Türkiye’de çalışacak nitelikli işçi azalıyor. Sadece ilk ve orta öğretimde sorun yok ki. Üniversitelerin de hali harap. Son dönemde torpilli atamalar yüzünden üniversiteler bilim yuvası değil, eş dost aile ortamı haline geldi. Taşrada okuyan gençler okumasa daha iyi. Devletin ve yerel yönetimlerin yapması gereken üniversite yurtlarını tarikat ve onların türevi kuruluşlar devralıyor. Çocuklar aydınlık bir ortamda çağdaş bir eğitim almak yerine tarikatlara yöneltiliyor. O üstü yırtık pırtık çocukların gelip Fakir Baykurt’a dönüştüğü muhteşem Köy Enstitüleri nerede, bugünkü eğitim sistemi nerelerde! Köyde zaten insan kalmadı. Bugün nüfusun sadece yüzde 6’sı kırsalda üretim yapıyor. Köy okulları kapandı. Köylerde öğretmen yok imam var sadece. Hatta AKP köy de bırakmadı, onların adı artık mahalle oldu. Sütler o yüzden marketlerde kilitle satılıyor, aslan sütü rakı gibi. Ben eski Türkiye’yi özlüyorum.. Çocuklar ve gençler artık onun ne olduğunu bile bilmiyor ama. Seçim 14 Mayıs’ta olacakmış. Haydi hayırlısı. Umutlanalım tabii, umut fakirin ekmeği.