Koronavirüs salgınının ortaya çıkardığı vahim gerçek, özelleştirmeler Türkiye’de kolonya ve hijyeniklerin hammadde üretimini vurdu

Bütün dünyayı saran Koronavirüs salgını Çin ve Güney Kore dışındaki ülkelerde etkisini devam ettiriyor. Merkez üssü Avrupa olan virüsün etkisine Türkiye’de girdi. Dünya gibi Türkiye’nin de gündemi bu pandemiye odaklanmış durumda. Ancak odaklanmalar daha çok şehirlerde yaşayanların bu bulaşmayı ne şekilde önleneceği ve nasıl davranacakları ile ilgili. Deprem değil çürük bina öldürür, kanserden değil, geç kalmaktan kork gibi güzel şeylerin söylendiği Türkiye’de aslında insanlar koronavirüse karşı panik yapmamalılar, sadece önlem almalılar. Alınacak önlemler de basit. Bunlar evden çıkmamak, kalabalık ortamlarda bulunmamak, insanlarla tokalaşmamak, yanak yanağa öpüşmemek, evleri-işyerlerin sık sık havalandırmak, sigara içmemek, alkol almamak, yeterli uyku uyumak, spor yapmak ve bağışıklık sistemini güçlü kılan yiyecekler tüketmek. Bir de ev-işyeri hijyeni-kişisel hijyene dikkat etmek. Bunun için de alkollü dezenfektanlar ve kolonya kullanmak.   Etil alkol!!!   Bu dezenfektanların bir kısmı ve kolonya etil alkolden yapılıyor. Koronavirüs salgınına kadar alkol denildiğinde Türkiye’de genellikle içkiler algılanırdı. Bu nedenle insanların bir kısmı alkol kelimesini kullanmamaya özen gösterirlerdi. Salgın ortaya çıkıp, hijyen malzemeleri ve kolonyanın önemi artınca etil alkolün de değeri anlaşıldı. Etil alkol alkollü içkiler alanından başka birçok yerde kullanılıyor. Örneğin biz bölümde mikrobiyolojik ekimlerde ortam dezenfeksiyonu için etil alkol kullanıyoruz. Hastaneler başta olmak üzere sağlık kuruluşlarında, laboratuvarlarda ve sirke üretiminde etil alkol kullanılıyor. Şimdi gelelim koronavirüs pandemisi nedeniyle alkol ve kolonyanın neden bulunmadığına ve bulunsa bile neden pahalı satıldığına? 12 Eylül askeri faşist darbesi yapılmadan 9 ay önce 24 Ocak ekonomik istikrar tedbirleri kararları alınmıştı. 24 Ocaktan sonra o zamanki siyasi ortamı ve gençlerin siyasi bilinçlerinin yüksek olması nedeniyle bunları uygulamak güçleşmişti. Aslında darbe bu kararları uygulamak için yapıldı. Uygun ortamı bulan o zamanın otoriteleri Kamu İktisadi Teşebbüslerinin (KİT) özelleştirmelerini gerçekleştirdi. Tarımsal KİT’lerden süt piyasasını regüle eden Süt Endüstrisi Kurumu (SEK), köylüye ucuz yem veren (YEMSAN) ve köylünün erkek hayvanını değerlendiren Et ve Balık Kurumu (EBK) pey der pey özelleştirildiler. Daha sonraları şeker fabrikalarının da özelleştirme kararları alındı ve 25 fabrikanın 10 dışındakiler yakın bir zamanda özelleştirildi.   Bu manada şeker fabrikaları neden önemli?   Dezenfektan amaçlı kullanılan ve kolonyanın içerisinde de bulunan etil alkol melastan üretiliyor. Melas da şeker üretimi sırasında şeker pancarından arta kalıyor. Yani bugün çok değerli hale gelen etil alkolün hammaddesi şeker pancarı. Son zamanlarda nişasta bazlı şekere olan ilgi ve şeker fabrikalarının özelleştirilmesi pancar üretimini azalttı. Az pancar, az şeker, az melas demek. Az melas da az etil alkol. Şayet şeker fabrikalarının tamamı kamuda kalsaydı, daha fazla pancar üretilecek, neticesinde daha fazla melas ve etil alkol olacak, etil alkolden daha çok hijyen malzemesi ve kolonya üretilecekti. Sonuçta piyasada kolonya ve hijyenik malzemesi sıkıntısı da oluşmayacaktı. Bu olay yapılan özelleştirmelerin ne kadar yanlış olduğunu gösterdi. İnşallah ders alınır ve geri kalan şeker fabrikaları özelleştirilmez.     Prof. Dr. Harun Raşit Uysal Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi [email protected]