Kooperatif mezarlığı  

Korkarım Türkiye yakında kooperatif mezarlığına dönüşecek, bizlerin yıllarca bu konudaki çabaları da berhava olacak gibi görünüyor. Yıllardır tarımdaki üretim artışı ve kalitenin standartlarının sağlanması için tarımsal kooperatiflerin bütün ülke sathına yayılması gerektiğini söyledik, yazdık, çizdik. Yanlış modeller Kooperatif kurma konusunda yazılanların-söylenenlerin bir işe yaradığı görülüyor. Ancak uygulanan yöntem yanlış. Herkes kooperatif kurmaya kalktı. Kurulan ya da kurulmak istenenlerde de hiçbir standart bulunmuyor. Kimi köy kimi ilçe kimi ürün kimi cinsiyet kimi üretim ve pazarlama kimi üretim kimi de tüketim kooperatifleri kuruyor. Bunlardan bazıları kuruluş için Tarım ve Orman bazıları da Ticaret Bakanlığından izin alıyor. Tarımsal kooperatiflerin kuruluşunda yol gösterici bir politikanın olmaması insanların yanlışa sürüklenmesine neden oluyor. Çoğu zaman gereksinimler göz ardı edilerek “ben de bir tane kurayım ve başkan olayım” düşüncesi de bunlara eklemlenince sayı artıyor ama üretim artmıyor. İzmir’deki kooperatifler örnek gösteriliyorlar. Buradaki kooperatiflerin başarılı olmasında başkanların, yönetim kurullarının rolünün yanı sıra başta büyükşehir olmak üzere yerel yönetimlerin kooperatif temelli politikalarının da etkili olduğunun unutulmaması gerekiyor. Nasıl bir model? Kırsalda kooperatifler kurulması, devlet tarafından bütün üreticilerin buralara ortak olmasının teşvik edilmesi, desteklemelerin ona göre verilmesi ve bir model önerilmesi gerekiyor. Bu da anca yeni oluşturulacak olan “kooperatifçilik bakanlığı” ile olabilir. Bakanlık önerdiği modeller dışındaki yapıları izin vermemeli. Nacizane önerdiğimiz iki model bulunuyor. Biri tarımsal üretim-pazarlama diğeri de tüketim kooperatifleri. Bunların izinleri de kooperatifçilik bakanlığı tarafından verilmeli. İlçe temelli tarımsal üretim ve pazarlama kooperatifleri o ilçedeki üretimi planlamaya yardımcı olmalı, girdi temininde bulunmalı, ürünleri satın almalı, hammaddeyi değerlendirecek atölye ya da fabrikaları olmalı ve bunları kendi markası ile pazarlamalı. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) gibi ilçelerin ilde yöneticileri olmalı ve Ankara’da tek bir başkana bağlı departmanlar şeklinde bir yönetimi olmalı. Seçimler delege sistemi ile demokratik bir şekilde yapılmalı. Üretim kooperatiflerin ürünlerine ulaşmak için şehirlerde, ilçelerde tüketim kooperatifleri kurulmalı. Bu yapı, tüketiciyi pazarlama şirketlerinin büyük kar marjlarına karşı koruyarak ceplerinden daha az para çıkmasını sağlayacak. Bu iki model ülkedeki kooperatiflerin standart yöntemlerle kurulmasını sağlayacak. Ama bugün görünen o ki, yazının başında da belirttiğim gibi çok sayıda, çok isimli, çok temelli kooperatifler kurulmaya çalışılıyor. Böyle giderse bunların birçoğunun başarı şansı olmayacak ve ülke kooperatif mezarlığına dönüşecek. Bizden söylemesi…     Prof. Dr. Harun Raşit Uysal Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi e-mail; [email protected]