İzmir Körfezi nasıl kurtulur?

Ünlü tarihçi ve coğrafyacı Strabon (MÖ 63-MS 23) Meles deltasına dikilmiş bir anıt üzerindeki yazıtta, 2 bin yıl önce Meles çayı ve İzmir’i (Smyrna) şöyle tanımlar: “Meles nehri kent surunun yanıbaşında akar. Kentte bir de gereğinde kapatılan bir liman bulunmaktadır. Ama Smyrna’nın pek de küçümsenmeyecek bir kusuru vardır; sokaklara taş döşeyen mühendisler yer altında bir kanalizasyon sistemi yapmayı ihmal etmişler. Bu nedenle pislik (koku) özelikle yağışlı havalarda yol yüzeyini kaplamaktadır.” 18 Şubat 1955 tarihli Milliyet gazetesi ise haberinde şunları yazıyor: “İzmir Belediyesi’nin pejmürde kılıklı, elbiseleri soluk renkli temizlik ekipleri nedense bu mıntıkaları az ziyaret eder. Boğaziçi’nin yeşil mavi denizi İstanbullu’ya her zaman için yeni bir hayat kaynağıdır. İzmir Körfezi ise sanki lağım kanalları için açılmış bir mecradır. İstanbullu dilber Boğaziçi’nde denizi kucaklarken, İzmirli delikanlı yazın kirli sularda kulaç atmaktan kaçınmaz.” 2 bin sene içinde çok değişen bir şey olmamış sanki. Ama bunun tek sebebi belediye ya da merkezi yönetimler değil. Kızmayın hemen anlatacağım. Daha doğrusu Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojileri Enstitüsü’nden Prof. Dr. Şükrü Turan Beşiktepe ile İzmirtube için yeni yaptığım bir röportaj üzerinden anlatacağım. İzmir Körfezi iki sistemden oluşur. Bir tanesi geniş körfez, yani Foça ile Karaburun arasındaki, öteki ise küçük olan bizim konuştuğumuz körfez Narlıdere ile Karşıyaka arasındaki haliç kıvamındaki körfez. Bu haliçe tatlı sular derelerden gelir ve üst tabakayı oluşturur, tuzlu deniz suları ise Ege’den girer ve alt tabakayı oluşturur. İç körfeze akan 25 kadar dere ve nehir vardır. Bunların çoğu kurumuş durumda. Ama kışın ani yağan yağmurlarda sel olup toprak ve bilumum kirlilikleri körfeze akıtır. İzmir’in kalabalık nüfusu ve ana arıtma noktaları dışındaki pek çok farklı noktalardan atık sular da körfezi kirletir. Profesör Beşiktepe, İZSU ile birlikte 10 yıldır körfezde ölçüm yaparak veri topluyor ve çeşitli modeller hazırlıyor. Şükrü hoca özetle diyor ki; “Körfezi temiz tutmak istiyorsak su sirkülasyonunu artırmamız lazım. Yenikale (Narlıdere) civarındaki deniz dibi kanalı giderek doluyor, genişliği 300 metreden 150 metreye, derinliği de 12 metreden 9 metreye kadar düştü. Bu topuğu açarak su sirkülasyonunu hızlandırabiliriz. Zaten böyle giderse yakın zamanda artık gemilerde iç körfeze giremez olacak. Bir de erozyon sonucu denize dolan toprak ve kirlilik var. Bunun için de öncelikle dere yataklarını ve Gediz nehri çevresini ağaçlandırmamız lazım. Şehrin de genel olarak ağaçlandırılması lazım. Karşıyaka kıyıları ise sorunlu, derinlik 2 metreye kadar düşüyor ve bu da durgun su etkisi yaratıyor. Koku da bundan. Buraları da tarayıp deniz dibi kanallar açılabilir. Ayrıca küresel ısınma sonucu mevsimsel sıcaklar artıyor. Bu,  yaz mevsiminin 15 gün erken gelip 15 gün geç bitmesi gibi etkiler yaratır. Bu da körfezi boğacak bir durum. Ayrıca körfeze akan ana su noktaları arıtılıyor ama arıtılamayan pek çok farklı küçük noktalar var. Bunlar da sorun yaratıyor.” Prof. Dr. Şükrü Beşiktepe, ODTÜ çıkışlı, ABD Boston ve İtalya’da oşinografi araştırmalarıı yapmış, İstanbul’da Haliç ve Marmara denizinde aktif çalışmış ve son olarak 2010’dan beri İzmir’de yerleşik. Önerdiği çözümlerin hiç birisi öyle hemen bir kaç yılda olacak işler değil. Bunu kendisi de söylüyor. Ama bir yerden başlanırsa önümüzdeki 10 yıl içinde sonuç alınır. Ne de olsa en az 2 bin yıllık bir sorundan söz ediyoruz! İzmir’in tek sorunu körfez de değil elbette. 1950’lerde başlayan sanayileşme ve çarpık kentleşme, kentin sorunlarını bugüne kadar taşıdı. Ankara’ya gelen İzmirliler hep şaşırır, “Aa ne kadar çok ağaç var” diye. Ankara çölün ortasında yeşil bir kentse, İzmir yeşilliğin ortasında betonlaşmış (Kültürpark istisna) bir şehir. Gerçekten de İzmir betonlaşmaya ve giderek ağaçsızlaşmaya teşne bir durumda. Küresel ısınma varken, merkeze yapılan cam ve metal alaşımlı gökdelenler de sıcaklığı artırıyor. Beşiktepe ve tüm bilim insanlarının da dediği gibi, şehrin (ve elbette körfezin) bilimsel ve bütünsel olarak ele alınması ve veriye dayalı çözümlerin de kısa değil orta ve uzun vadeli olması gerekiyor.