İzmir güvenli bir kent mi?   

Bugün 19 bin can kaybı ve büyük acılara neden olan Marmara Depremi’nin 23’üncü yıldönümü. Benzer acı 30 Ekim 2020’de İzmir’de de yaşandı. Seferihisar açıklarında meydana gelen depremin 100 kilometre ötede Bayraklı’da binaları yıktı ve 117 can aldı.  Peki yaşanan bunca acıya ve aradan geçen yıllardan sonra kentlerimizi depreme karşı güvenli hale getirebildik mi? Ne yazık ki öyle olmadığını İnşaat Mühendisleri ve Jeofizik Mühendisleri Odalarının açıklamaları ortaya koydu. ***  Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, kentteki 23 belediyede jeofizik mühendisi bulunmadığını açıkladı. Bu nedenle denetimsiz zemin etüt raporuna göre tasarlanan binaların depremde zarar görmesinin mümkün olmadığı vurgulandığı açıklamada şu bilgiler de verildi: “Son depremde yıkılan binaları inceleyen, konusunda uzman inşaat ve geoteknik mühendislerinin ifade ettiği tek şey binaların rezonansa girdiği için yıkılmasıdır. Bundan dolayıdır ki, yeni yerleşim yerlerinde yapılaşmanın ve kat sayısını, sadece jeofizik mühendislerinin mikrotremor cihazı ile elde ettiği, zemin hakim titreşim periyoduna sadık kalarak yapılması önem arz etmektedir.”  *** Açıklamada ayrıca, “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 2019 yılında yürürlüğe alınan Zemin ve Temel Etüdü Uygulama Esasları ve Rapor Formatında Jeofizik Mühendisliği yöntemlerinin belli başlı standardı yer almadığı için birçok belediyede jeofizik çalışmalar olmadan zemin etütleri onaylanarak ruhsat veriliyor. Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğin 57. Maddesinde ruhsata tabi statik projeye esas yapılan zemin etüt raporlarında 3 meslek disiplinin (jeoloji, jeofizik, inşaat) hangi parametreleri bulacakları, ne gibi çalışmaları yapacaklarını belirtip sonunda “3 meslek disiplinin ortaklaşa imzaladıkları rapordur” denilmektedir. İleride can ve mal kayıplarının bir daha yaşanmaması için bu eksikliğin bir an önce tamamlanıp Jeofizik Mühendisliği yöntemleri olmadan asla bir ruhsat verilmemelidir” ifadeleri dikkat çekti. Bu kadar da değil. İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi de Deprem haftasında önemli bir rapor yayınladı. Raporda şu ifadeler yer aldı: “30 Ekim Depremi`nin ardından bu doğrultuda önemli bir adım atılarak İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Şubemiz arasında imzalanan protokol kapsamında Bayraklı İlçesi Yapı Stoku Envanteri tamamlanmış olup yürütülen bu çalışmaların tüm İzmir`e yayılması gerekmektedir. Unutmamak gerekir ki, tehlikenin boyutu, yapı stokumuza ne kadar hakim olduğumuza bağlı olarak ve deprem öncesi alacağımız önlemlerle orantılı bir şekilde değişecektir.” İnşaat Mühendisleri Odası  İzmir Şube Başkanı Eylem Ulutaş Ayatar kentteki binaların durumunun bilinmediğine dikkat çekerek, “Deprem senaryolarında İzmir’de kaç binanın yıkılacağını ya da zarar göreceğini bile söyleyemiyoruz. Ancak tahmini şeyler söyleniyor” dedi. *** Bilimsel meslek odalarının çok net iki tespiti var. İzmir’in yüzde 90’nında depreme ne kadar dayanıklı olduğunu bilmiyoruz.  Ayrıca İzmir’deki belediyelerin 60 binin üzerinde çalışanı var ama 23’ünde tek bir jeofizik mühendisi bile yok.  Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yönetmelik nedeniyle belediyelerde jeofizik çalışmalar olmadan zemin etütleri onaylanarak ruhsat veriliyor. Bu ortamda İzmir’de depreme karşı güvenli ve dirençli bir kentten bahsetmek çok zor.  Şimdilik İzmir için bir dirençten söz edilecekse o da “bilime karşı direnç” galiba.