İki keklik

Sona geldik. Dananın kuyruğu dün gece itibarıyla koptu. Güzel ülkem tercihini yaptı.

Hepimizin bir dünya görüşü var, bu doğrultuda desteklediğimiz partilerin adayları var; dün sandıklara gittik; verdik yetkiyi, bugünden sonra göreceğiz etkiyi. (tanıdık bir slogan oldu)

Bu satırlar yazılırken henüz oy verme işlemi devam ediyordu. Dolayısıyla farklı bir yazı kaleme alıyorum bu hafta: kazanan taraflar açısından yazının iki sonuç paragrafı olacak, sonuca göre diğerini okumayın lütfen!

Öncelikle şunu ifade etmek isterim; sürekli politika yazmaktan rahatsızım. Bir coğrafyada bilim, sanat, müzik, spordan çok politikadan bahsedilmesi, oranın üçüncü sınıf bir ülke olduğunu bilmemle; siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen sonucun cahiller tarafından yönetilmek olduğunu bilmem ikileminde bocalıyorum, farkındayım. Ama süreç bunu gerektirdi. Birkaç haftadır gerek iktidarı, gerek muhalefeti gerekse karışık olarak her ikisini değerlendirdiğimiz yazılarımız oldu.

Son birkaç dokunuş da bu hafta yapalım… Bu haftanın akılda kalan başlıkları:

Mutfakta karı gibi çalışan değil; arı gibi çalışan lider istiyoruz!”, diye pankart açan bir seçmen. Burada bir kelime oyunu yaparak muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştiriyor sözüm ona. Ama cahillik diz boyu. Beyin ortamı çoktan terk etmiş: Çalışan, bal üreten arıların dişi olduğunu bilmeyecek kadar cahil. Of, kendimi nerelerden atayım. Karı gibi ifadesiyle kadınlarımızı aşağılayan güruhun dikkatine:

Buda, kadınları dinine kabul etmezken, Roma, mal mülk edinme haklarını gasp ederken, Araplar, onları cariye olarak satarken, Büyük Hun İmparatorluğu ile Çin arasındaki antlaşmayı Mete Han'ın Katunu imzalıyordu. Hey gidi uygarlık…

Prompterden verilen yazıları okuyamayan iki lider oldu bu hafta. İlkine çok güldüm: İki Keklik türküsünün sözlerini okumaya çalışıyor: İki keklik bir aya-kayada ötüyor/Ötme de keklik, derdim bana yetiyor. (buraya kadar tamam) Annesini karada abere gidiyor/Yazması oyalı, kundurası boyalı/Yar benim aman aman (burası da idare eder) Uzun da geceler yor/yar benim de sıra/sar bende aman aman/ sar benim analarımızı ağlatanlar… (of off… Güleriz ağlanacak halimize) Bir diğerinin de promteri bozulunca: “Ya Orhan, bunlar manyak mıdır, nedir. Mahvolduk. Bana küfür ettirmeyin!”, dediğine tanık olduk.

Promter: Olmak ya da olmamak. İşte bütün mesele burada…

Cumhurbaşkanına, seçimi kaybetmesi durumunda, tavrı soruldu bu hafta: “İstanbul’da kaybettiğimizde nasıl kabullendiysek bunu da kabulleniriz.”, dedi; ama İstanbul’da kabullenmek için seçimin yenilenmesi gerekmişti, sanırım bunu hatırlayamadı. Bu arada hala muhalefete, kendisinin karşısında olan herkese “terörist, terörist!”, demeye devam ediyor. Bu kadar ucuz olmamalı siyaset. Ağır bir hakaret “terörist” demek.

Muharrem İnce’nin adaylıktan çekileceğini tahmin etmiştik. Geç de olsa yerinde buluyoruz. Sinan Oğan’n yükselişi gözden kaçmıyor; ancak seçimin ikinci tura kalması durumunda tercihini Cumhur İttifakı’ndan yana kullanacağı duyumları da… Ne bileyim…

Sabırtaşı Gandhi Bay Kemal’e gelince… İnce’yi Halil İbrahim sofrasına çağırması ne incelik… Telefonla da aramış üstelik, lakin cevap alamamış. İnşallah doğru değil.

Bir de kasetler furyası… Son günlerde havalarda uçuşuyor. Hepsi yargıya ulaşmalı, iftiralar ayıklanmalı, suçlular yargılanmalı.

Şiştik. İçimiz dışımız siyaset oldu.

Sonuç 1. Senaryo: İktidar yine kazandı. Devam ediyor: Kadını aşağılayan anlayışın, iki kelimeyi bir araya getiremeyen, danışmanlarının yazdıklarıyla konuşan, promter olmadan bir “hiç” olan siyasilerin yönettiği bir ülkede yaşamak istemiyorum. Kim ne derse desin: üstten bakmacı, Beyaz Türkler vs… ne denirse densin ben artık bu güruhla aynı topraklarda yaşamak istemiyorum, alıp başımı gidiyorum, cahilliğinizde boğulun. Nokta. (Vatanseverliğimi de sorgulanmayın, öyle bir ölçü aleti daha icat edilmedi)

Sonuç 2. Senaryo: Muhalefet iktidara geliyor. Bahar geliyor, kör karanlıklardan, kör kuyulardan çıkıyoruz, içimizde umut var, mutluyuz… Güzel günler göreceğimize inanıyoruz.

Ne zaman adam oluruz… (doğrusu, ne zaman insan oluruz, biliyorum; ama deyimlerde sözcükler değişemez, anlatım bozukluğu olur)

Lanet olsun cahilin ferasetine! dediğimiz zaman.

-------------

15.05.2023

Namık BUDAK

[email protected]