Hileli gıdalar ve Koronavirüs  

Geçen hafta Türkiye’de Koronavirüs hastalığına yakalanmış birey olduğu açıklanınca, ertesi gün eczane ve marketlerdeki temizlik ürünleri ve sağlık ürünleri adeta yağmalandı. Marketlerde tuvalet kağıdından-sıvı sabuna, makarnadan-sıvı yağlara kadar hiçbir şey bırakmadılar. İşin üzücü yanı birçok satış yerinde kolonya başta olmak üzere çeşitli sağlık ve temizlik ürünlerinin fahiş fiyatlarla satılıyor olmasıydı ve bazılarında hala da satılıyor. “Deprem değil çürük bina öldürür”, “kanserden değil, geç kalmaktan kork” gibi gerçek ve güzel şeylerin söylendiği Türkiye’de aslında insanlar koronavirüse karşı panik yapmamalı, sadece önlem almalılar. Alınacak önlemler de basit. Uzmanların söylediklerine göre bunlar; kalabalık ortamlarda bulunmamak, insanlarla tokalaşmamak, yanak yanağa öpüşmemek, ev-işyeri hijyeni-kişisel hijyene dikkat etmek, evleri-işyerlerini sık sık havalandırmak, sigara içmemek, alkol almamak, iyi uyumak, spor yapmak ve bağışıklık sistemini güçlü kılan yiyecekler tüketmek.   Aman dikkat!!!   Sağlığımızı en çok tehdit edenler de hileli gıdalar. Temizlik ve sağlık ürünlerine bütçelerinden daha fazla pay ayırdıkları ve hastalığa karşı kenara bir miktar da para koyma hissi nedeniyle tüketicilerin gıda harcamaları azalabilir. Bu da özellikle dar gelirli kesimleri ambalajsız,  markasız, açıkta satılan gıdalara yöneltebilir. Hileli gıda pazarı, salgını fırsata çevirmek için bekliyor olabilir. Hatta çevirmiş bile olabilir. Örneğin pazarlarda açıkta satılan tereyağları ve brusella, tüberküloz etmenlerini taşıma riski yüksek olan taze peynirler ucuz oldukları için daha çok tercih ediliyor olabilir. Ayrıca dükkan önlerinde, sokaklarda köşe başlarında, cami önlerinde ucuz, markasız, nerede, ne zaman, hangi koşullarda, nasıl üretildiği belli olmayan ekmekler, ballar başta olmak üzere gıda ürünleri satın alıyor olabilirler. Hatta gıda mühendisi, ziraat mühendisi, su ürünleri mühendisi, diyetisyen veya veteriner hekim olmayan bilim insanlarının “ambalajlı gıdaları tüketmeyin”  söylemleri ile bu ürünlerin tüketimleri daha da çok artıyor olabilir. Bugün büyük sorumluluk altında oldukları için herkes söylemlerine dikkat etmek zorunda. Küçücük bir yanlış bilgi dahi onlarca insanın yaşamına mal olabilir.   Tüketici de sorumluluk almalı!!!   Bu arada hükümete düşen görev de her zamankinden daha fazla denetim yapmak. Ancak hükümetin haklı olarak 60 yaş üstü ve kronik hastalığı olan personelle ilgili işe gelmeme tasarrufu denetlemelerin yeterince yapılamamasına yol açabilir. Bu durumda denetleme görevi tüketicilere kalıyor. Tüketici yukarıda belirttiğim gıdaları satın almayarak bu sorumluluğunu yerine getirebilir. Bu arada Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü tarafından 9 Nisan’da yapılmaları planlanan “peynir çalıştayı” ve “Süt Teknolojisi Bölümü Mezunlar Günü” etkinlikleri koronavirüs salgını nedeniyle ileri bir tarihe ertelenmiştir. Buradan da duyurmak istedim…     Prof. Dr. Harun Raşit Uysal Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi [email protected]