Herkes olmak istiyor ama gazetecilik gazetecinindir

Gazeteci  için haber hayattır... Hayatın ışığı... Gerçeğin peşinde koşan, bundan asla ödün vermeyen, hakları için mücadele eden, hiçbir güç karşısında boyun eğmeyen,  gazetecilik etiğini hiçbir değere değişmeyen, pazarlık yapmayan, tarafsız olan, fikir üreten, yazılarıyla gücü eriten, umutsuzluğa ışık olan bir toplum neferidir gazeteci. Evet bir toplum neferidir... Bu mesleği kendine amaç edinen her insan bilir bunu... Bu kimliğe ulaşmak için hem eğitimi hem de mesleki gelişimi için de yoğun emek verir... Ama bir gazetede çalışmak şöyle dursun, meslek etiği uğruna birçok şeyi feda ettiği, ilkelerini sürdürecek çalışma ortamı bile bulamaz gazeteci, günümüz Türkiyesinde... Alacağı asgari ücretten bile az bir paraya razı olur ve ilkelerini terk edip şantajcı biri olursa, belki kapılar ona açılabilir.. Yoksa işi çok zor. Sözün özü, bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü... Yani yazan, üreten, güçten korkmayan, emeğinin karşılığını alan, fikir özgürlüğüne sahip çıkan gazetecilerin günü.. Üzgünüm ama kutlanacak günümüz yok bizim... Kendisine gazeteci süsü vermiş şantajcılar olduğu sürece, gazetecilerin yerine sosyal medya fenomenlerinin tercih edildiği bir ortamda, fikir emekçilerinin üç kuruş paraya, asgari ücretten daha az bir paraya çalıştırıldığı, ‘gerçeği değil benim istediğimi yaz’ diye tehdit edildiği günümüzde mesleğimizi kutlamak bana, bu düzenin savunucularını mutlu etmek anlamına geliyor... Kutlamak yerine  haklarımızı geri alma mücadelesi vermeliyiz. Çünkü gazeteci emekçilerin yüzde 80’i işsiz bugün... İş bulup çalışanların büyük bir çoğunluğu da işimi kaybederim korkusu yaşıyor. Kusura bakmayın, kendimizle yüzleşemezsek, bu kutlama sahteciliği, kokteyli, süslü sözlerinin büyüsünde kaybolur gideriz. *** Bu mesleği 35 yılımı verdim, bunun 30 yılı yazılı basında geçti... 30 yılın son 5 yılı, güce boyun eğmeme mücadelesiydi, yıllarım evim gibi gördüğüm bir gazetenin bir nebze olsun tarafsız kalması için savaşma gayesi içinde geçti. Sonuçta gençlere yol açmam gerekiyordu, ayrıldım. Ancak ayrılmam sorunları çözmedi çünkü benim yerime hiçbir genç gazeteciye görev vermediler. Aksine benim yaptığım görev başka arkadaşıma yük oldu. Bu gerçek, her gazetede böyle yaşanıyor ne yazık ki... Çünkü gazeteci patron kalmadı. Şimdi, benim gibi basın emekçisi bir arkadaşımla, haber sitemizde, birer ‘toplum neferi ‘ olarak mücadele ediyoruz. Gazetecilik etiğine sahip çıkmaya, güce boyun eğmemeye, haberciliği sosyal medya lüksüne değişmemeye çaba gösteriyoruz. *** Bugün basın zor günler geçiriyor. Ağırlaşan koşullar gazetecileri fedakarlık yapmaya zorluyor. Sonuç olarak iktidardan ya da yerel güç mekanizmalarından destek alırsan ayakta kalırsın, yoksa yaşamak için, dürüst mücadele etmek yerine şantaj yöntemini devreye sokmak gibi aşağılık bir yöntem var... İşin en can sıkıcı yanı da bunu yapanlar gazeteci değil de başka meslek mensubu olanlar... Yani gazeteciliği bilmeyenler, yani bu mesleği para kazanmak, şöhrete ulaşmak için kullananlar, yerel yönetimleri ‘haber şantajıyla’ tehdit ediyorlar. Gerçeklere ulaşıp yayınlamak yerine, üstünü örtüp para kazanmaya çalışıyorlar. Emekçileri ucuza çalıştırıp gazeteciliğin namusunu satıyor bu güç odakları... Ve bu edepsizliğe ne yerel yönetimlerin başkanları ne de iktidar engel olamıyor. Olanlar ise bir bir ayıklanıyor. Bir çıkar çatışmasıdır gidiyor. Yeni basın yasası ne getirecek, belirsiz... Acı olan bu... *** Bu sorunlarla mücadele ettiğimiz yetmiyormuş gibi, bir de sosyal medya fenomenleri karşımıza çıktı. Yeni bir mekan açıldığında, bir kamu şirketi hizmete girdiğinde eskiden haberciler, gazeteciler çağırılırdı, şimdi sosyal medyacılar... Neymiş efendim, onların oluşturduğu hayran grubu, milyonla sayılıyormuş da, açılış haberinin ya da duyurunun daha çok kişiye ulaşmasını, gazetecilerden daha seri, daha istedikleri gibi ulaştırıyorlarmış... Görüyor musunuz gazeteciliğin düştüğü durumu... Ne güven kalmış ne de inanç... Gazetecilikle ilgisi olmayanlar, elde ettiği gücü kendi çıkarı için kullanıyor ve buna su taşıyan güçler her geçen gün artıyor. Gözlerimle gördüm bu aymazlığı... Mesleğim adına üzülüyorum dostlarım... Gazeteciler yerine sosyal medyacıları tercih eden anlayış, bir mesleği eritiyor. Buna karşı çıkıp, gerçeğin ışığında mücadele başlatmalıyız. ** Her meslek çalışanı gücü yettiğince direnişe geçiyor, zor da olsa sahip çıkıyor, hakkını arıyor. Bu hak arayışının milyonlara ulaşmasını sağlayan da gazeteciler oluyor. Peki gazetecilerin hakkını kim koruyacak?.. Gazeteci  cemiyetleri, sendikalar nerede? Neden sesleri çıkmıyor? Bir gazetecinin hakkı yendiğinde iki satır yazı yayınlamakla bu işler olmuyor, düzelmiyor. Ses yükseltmek, yapay gündeme sarılmadan gerçekleri ortaya koymak gerekiyor. Çok şükür gerçeği ortaya koymak uğruna mücadele eden bazı gazeteciler var, hapse girme pahasına savaşan... Hepimiz onları biliyor, mesleğimiz adına gurur duyuyoruz. Ancak bununla kalmamalı... Gerçekleri yazmayı amaç edinen, meslek etiğine sahip çıkan, halka nefer olan gazetecilere sahip çıkıp, şantajcıları yok saymak gerekiyor. Birlikte hareket eden basın emekçileri , ortada ne şantajcı bırakır ne de sosyal medya fenomeni... Gazetecilik, gazetecinindir... Ancak ortalık toz duman, gazeteciler yalnız kalıyor, kan ağlıyor. Oysa iktidarı, yerel yöneticileri uyarmak, tarafsız, işini yapan gazetecilerin haklarını korumak için var cemiyetler, sendikalar... Bu yapılmazsa, sosyal medyanın alay konusu olmaya devam ederiz. Hiç kusura bakmayın.