Her işin başı sağlık

Jung’a göre mutlu olmanın koşullarından birisi ve en önemlisi “İyi bir ruhsal ve fiziksel sağlık.” Sağlık nedir, sağlıklı olmak nedir?  Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sadece hastalıkların ve rahatsızlıkların olmayışı değil, bir bütün olarak fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan iyi olma halidir, diye tanımlıyor. Sağlıklı olmak adına neler yapıyoruz, sağlığımızı kaybedince neler bekliyor bizi? Yaşadığımız topraklar ve içinde bulunduğumuz koşullar bakımından ruhsal sağlığımızı nasıl koruyoruz? İnsanlar geçim derdindeyken akıl sağlıklarını nasıl korusunlar, evine ekmek yalnızca ekmek götürebilme derdindeki baba ya da anne ruhsal tatminini nasıl düşünsün? Hangi parayla sinemaya, konsere ya da bir sosyal etkinliğe gidebilsin? Kafamızda deli sorular… Fiziksel sağlığımız için, sağlığımız bozulmadan hareket etmeye çalışıyoruz. Parklarda, sahil boylarında yürüyüş yapanlarda bir artış dikkatimizi çekiyor. Bunlar da büyük oranda gittikleri hekimlerden aldıkları tavsiyelerle buralarda turluyorlar diye düşünüyorum. Ama bilincin artışı, gezinen kalabalığın artışı sevindirici. *** Sağlıklı yaşamın vazgeçilmezi hareketli olmak çok daha öncelerden, avcı-toplayıcı atalarımızdan genlerimizde var. Hareketli yaşamın, doktor tavsiyesine kalmadan, eğitimle halka kazandırılması, sporun tabana yayılması sağlanılmalıdır. Bir yaşam biçimi olmalıdır. Sağlıklı yaşamın destekleyicisi, sağlıklı beslenmektir. Ancak üzücüdür ki bu ülke koşullarında sağlıklı beslenmek bir yana aç kalınmamaya çalışılmaktadır. Çarşı, pazar el yakmakta, artan enflasyonla da katmerleşmede acı, geçim sıkıntısı. Koşullar elverirse dengeli beslenme en iyisi. Beslenmeyle ilgili değişik önerileri var bilim insanlarının: Kısmi oruç tutmak, iki öğün yemek, detokslar... Bir de 4 günlük su orucu var, keton patlatan, bu aralar pek moda. (Meraklısına: Disney+, Limit Yok) Bizim yapmamız gereken, en basitinden, dengeli beslenme adına eti azaltmak, ota ağırlık vermek diyor uzmanlar. *** Sağlığımız bozulduğunda (dileriz ihtiyaç olmaz)  sağlık kurumlarına müracaat ediyoruz. Ediyoruz da randevu al alabilirsen. MHRS giriyorsun 3 ay sonraya şanslıysan bir randevu oluşturabiliyorsun, ha bu arada 3 ay dişini sıkıp ölmemek gerek. Devlet Hastanelerinin suyu çıktı, kapatıldılar, onun yerine hasta garantili Şehir Hastaneleri, şehrin bir ucunda. Git gidebilirsen Hastanelere git, doktorlara bir dokun, bin ah işit: Pandemideki fedakârlıklar, ekonomik sıkıntılar, malpraktis davalar, ayda 10 nöbet tutmalar, nöbet sonrası mesaiye devam etmeler, mobbingler, daha neler neler… 36 saatlik bir mesai sonrası arabasıyla evine dönerken yaşadığı talihsiz kazayla hayatını kaybeden doktorumuzu rahmetle anıyorum, yeri gelmişken. Önemle vurgulamak istediğim ise, sağlık çalışanlarına, özellikle doktorlara uygulanan şiddet. Biz ne ara bu kadar vandal, barbar olduk, ülke olarak nasıl bir ruh hali içindeyiz? Biz diyorum, genelleyerek söylüyorum, çünkü sağlıkta şiddet çok yaygınlaştı, her gün sayısız örneklerini yazılı, görsel, sosyal medyadan takip ediyoruz. Hiç istediği kararı vermeyen hâkim, savcıyı darp eden; kriterleri uymadığı için kendisine kredi vermeyen bankacının kaşını gözünü yaran; işlemlerini istediği doğrultuda gerçekleştirmeyen tapu memurunu tekme tokat döven birini gördük mü? Ya bu hekimlere darbı, cinayetleri nasıl açıklarız? Bu nasıl bir ruh hali, nasıl bir cahillik, nasıl bir şımarıklıktır? Cahilin zulmü. Bu konudan yüzlerce yüksek lisans, doktora tezi çıkar. Sağlık olsun. Not: Buraya bir pencere açıyoruz. Her pazartesi bu pencereden sizlere sesleneceğiz. Karşı parkta oynayan çocuklar, köşede sohbet eden gençler, kahve yolunu tutmuş amcalar, pazardan dönen teyzeler… Önümüzdeki PENCERE konusunu siz belirleyebilirsiniz. ------ 09.01.2023 Namık Budak [email protected]