Gıdada korkunç hile, analizlerde bile çıkmayan kimyasal

Baştan söyleyeyim, Türkiye’de gıda işlemede büyük bir etik sorunu bulunuyor. Gıda işleme sırasında kullanılan yasa dışı kimyasal uygulamaları insanların sağlıklarını bozuyor. Gıdalara iki şekilde hile yapılıyor. Bir gıdanın taklit edilmesi taklit, gıdaya izin verilemeyen kimyasallar katılması tağşiş olarak ifade ediliyor. Taklit gıdalara arısız bal ve sütsüz peynir benzeri ürünleri örnek olarak verebilmek mümkün. Bu tür gıdalar tüketici sağlığını bozduğu gibi hiç de etik olmayan şekilde gerçek ürün üretenlerle haksız rekabete de yol açıyorlar. Gerçek hammadde kullanılmadan üretilen bu tür taklitler ayni zamanda hammadde üreticileri olan köylülere de büyük ekonomik kayıplar yaşatıyorlar. Tağşiş gıdaların bir kısmında yasal kimyasallar etikette yazdığından fazla kullanılıyor. Bu kimyasallar vücutta özellikle yağlı dokular ve karaciğerde birikerek bazı hastalıklara neden oluyorlar. Yasak kimyasallar da ayni etkiyi gösteriyor. Bunların kullanımları ve kullanan firma sayısının ne kadar fazla olduğunu Tarım ve Orman Bakanlığını ifşa listelerinden kolayca görebiliyoruz. Son zamanlarda bazı hileli gıda üreten firmalarda gıda analizinde çıkmayan kimyasallara doğru bir yöneliş görülüyor. Yine yeni kimyasallar da piyasaya çıkıyor ve bunlar etik davranmayan kişiler tarafından firmalara öneriliyorlar. Bu kimyasallar gıdalarda tanımlanamadığı için ne oldukları ve nasıl zarar verdikleri konusu muallakta kalıyor. İşte asıl tehlikeli olan da bu. Bu kimyasallar insanların çeşitli hastalıklara yakalanmasına neden oluyorlar. Yasak kimyasallar ya da yasal kimyasalların aşırı kullanımları bazı karaciğer, bağırsak, mide, şeker, kolesterol, hipertansiyon gibi hastalıkların oluşumuna katkı sunarlarken bazıları da obeziteye neden oluyorlar. İyileşmek için insanlar hastanelere gitmek, ilaç kullanmak zorunda kalıyorlar. Diğer taraftan hastalıklarla mücadele için insanlar işgücünden feragat etmek zorunda kalıyorlar ve toplumun bir kısmı üretimden gelen gücünü kaybediyor. Obez kişiler yakalandıkları obezite nedeniyle spor salonlarına, ilaçlara paralar öderlerken diğer yandan psikolojik bir harbin içerisinde kendilerini buluyorlar. Çünkü insanların kullandıkları mekanlar obez kişilere göre tasarlanmamış. Örneğin dişçi, metro koltukları onlara göre tasarlanmamış. Diğer taraftan işe alımlarda da obezler dezavantajlı bir grubu temsil ediyorlar. Yani gıdalarda etik olmayan davranışlar toplumun bazı kesiminin psikolojisini de bozuyor. Obezite ekonomisi dünyada 2 milyar dolara dayanmış durumda. Bundan rant sağlayanlar belki de gıdaların etik değerlere uygun olarak üretilmesini istemiyorlar. Gıdalardaki etik olmayan davranışlar sonucunda oluşan hastalıklarla mücadele masrafları, bu nedenle meydana gelen işgücü kayıpları ile zayıflama ekonomisinin Türkiye’ye yıllık maliyeti 50 milyar lirayı buluyor. Ne kadar korkunç değil mi?     Prof. Dr. Harun Raşit Uysal Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi