1 Ocak 1923’te doğdu. 9 Haziran 2007’de öldü… Senegalli’ydi. Yazar, yönetmen, yapımcı, senaristti.
Afrika’nın kimliğini ve sanat anlayışını oluşturma sürecindeki öncü isimlerden birisiydi. 1962’de bursla Moskova’ya gidip Moskova Devlet Sinema Enstitüsü’nde sinema eğitimi aldı. İlk uzun filmi La Noire de… (Siyah Kızın Biri…) adlı filmi çekti.
Sembene, 1997 yılında İngiliz Kraliyet Ailesi Özel Onur Ödülü’ne layık görüldü. 74 yaşındaki yazar, törene katıldı. Kürsüden Kraliçe II. Elizabeth’in yüzüne karşı, dünyayı şok eden şu konuşmayı yaptı ve ödülü almadan salonu terk etti:
“Konuşmama İngiliz dilinde devam etmeyeceğim için hepinizden özür dilerim. Sizin topraklarınızdayım ve sizin sahibi olduğunuz sistem içinde sizin tarafınızdan payelendiriliyorum. Ancak asıl konuşmam kendi öz dilimde olacaktır. Merak edenler, konuşmamın İngiliz diline tercümesini koltuklarında bulabilirler…
İngilizler geldiklerinde ellerinde İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmesini öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda ise; bizim elimizde İncil, onların elinde topraklarımız vardı…
İngilizler’in dinini, dilini öğrendik. Uzak dünyadan gelen yeni dil ve din bizi hep çalışmak zorunda kalan itaatkâr köleler yaptı. Özgürlük için her karşı geldiğimizde, bizi birbirimizle savaşmak için ikna ettiler ve silah verdiler.
İngilizler gelmeden önce topraklarımızda sadece kavga vardı. İngilizler’in kutsal dini bizim kavgacılığımızı kullandı; evlâtlarımızı savaşçı yaptı. Hem de sadece kendi kardeşleriyle savaşan, dünyayı İngiliz dilinden ve İncil’den ibaret sanan vahşi savaşçılar. Hastalıklar yaydılar. Ne olduğunu bilmediğimiz içeceklerle bizleri hasta ve zayıf yaptılar. Atalarımızı zincirleyerek büyük şehirlerine köle olarak götürdüler. O büyük binaları, caddeleri, tünelleri ve kiliseleri insan etinin üzerine inşa ettiler…
Kendilerini temizlemek içinse sanatçılarına fikir adamlarına; sadece kendilerini kapsayan insan tariflerini yaptırdılar. Her çeşit yiyeceklerin büyüdüğü topraklarımıza ilaçlar döktüler. Toprağın altındaki yanıcı siyah cehennem kanı (petrol) için bizleri öldürdüler. Büyük acılar ve ölümcül işkenceler ördüler…
Her gelen gemiden; kıyılarımıza hep ikiye bölünmüş tekneler yanaştı. İlk gelenler zulüm ettiler, arkasından gelen arkadaşları zulmü durdurma vaadiyle bizleri ele geçirdiler. Bugün gelenler de aynı sistemle hâlâ işgale devam etmekteler…
Yeni ilaçları, biyolojik silahları ve hastalıkları deneyen gönüllü doktorlarınızı istemiyoruz!
Emperyalist sisteminizde geri dönüşüm ekonomisiyle aslında sömürü olan yiyecek yardımlarınızı kabul etmiyoruz!
Birbirimizi anlamamızı zorlaştıran, şarkılarımızı ve masallarımızı unutturan fakir dilinizi reddediyoruz!
Çağdaş dünya daveti içindeki, bizi zorla şekillendiren yüzeysel sanat kuramlarınıza karşı çıkıyoruz!
Özgürlüğümüzü ilan ediyor, Afrikalı insanlar olarak doğduğumuzu ve Afrikalı ölmek için de bütün Avrupa’yı topraklarımızdan kovuyoruz!
Birbirimizi öldürelim diye bize öğrettiğiniz ırkçılığı… Felsefe adına önümüze sürdüğünüz batının sığ kafalı laflarını.., Hukuk adına yaptığınız bütün şovenistliklerinizi ve sanat diye dayattığınız bütün estetik öğretilerinizi Afrika topraklarından silene kadar Afrika sizinle savaşacaktır!
Siz kabul etmeseniz de bir Afrikalı en az dünyanın herhangi bir yerindeki bir batılı kadar onurludur.
İnsan onurlu doğar. Ve hiçbir insanın kraliçelerin vereceği onura ihtiyacı yoktur!”
- Elizabeth’in ölümü, bana Sembene’yi hatırlattı da…
Paris’te Ousmane Sembene’nin “Mekteub”(Mektup” adlı filmini izlemini izlemiştim 50 yıl önce. O gündenberi hayranıyım mükemmel insanın…
Bizimkilerde aynı kafada ıslam birliği diye Afrika ya yardım etmek icin gitmedilrmi. Kendi hakkını sömüren başka fakir ülkeleri de somurur. Ama muaffak olamayacaklar. Cumhuriyet ışığı yeniden doğacak.
Tebrikler. Biz en az Afrikalılar kadar özgür ve onurlu insanlarız. Atatürkün nesliyiz ve hep öyle kalacağız.
Keşke Halit Kakınç bu konuşmadan sonra Kraliçe’nin ve çevresindekilerin tutumundan da bahsetseydi.Çok merak ettim.Adamın üzerine çullanıp dövdüler mi yoksa susup dinlediler mi…?
Maalesef onlar kamuoyu önünde hiç kimseyi cezalandırmak gibi bir tavır asla sergilemezler sadece not alırlar ve uygun zaman gelince uygun şekilde cezalandırırlar.Bunun adına da akıllı ve üstün İngiliz politikası derler.
Tek başına bi insanın neler yapabileceğini göstermiş .. Afrika halkı bunca zulme rağmen hayatta kendi kimliğini koruyabilen çalışkan ve so derece inançlı insanlar . yıllarca misyonerlerin ve sömürgeci ülkelerin baskılarıyla ezilseler de iman nuru çok yüksek değerli insanlar .. Ben Türklerin Afrika halkı üzerindeki etkisinin çok iyi olduğunu ve asla Avrupa halkı ile Türkleri bir görmediklerini bizzat yaşadım . Dünya üzerindeki hem ahlakı hem de Müslümanlığıyla Türklerin onlara desteği asla diğerleriyle kıyas edilemez !! Dilerim Allah bunca sıkıntılarına ferahlıklar verir de kendi ülkesinde hayatlarını rahatça sürdürürürler
Bravo Sembene’ye ????❤️
Bilek güreşi ne zaman öğrenilir, kimler öğrenir, ustalaşır, güçlenir, kurallarıyla yengiye / yenilgiye uğrar. Yani ilmiyle galip gelmeye azmedip, çalışıp, başarır. Her alanda bu yöntem geçerlidir. Maddeye hakimiyet, enerjiye hakimiyet, ruha hakimiyet ve daha, daha ilerlemek gereklidir. 1500 yıllık yararsız icraat yerine gücü, zamanı, doğanın verilerini kullanıp, insan ihtiyacına sunmak asli görevim olmalı. Ne kadar erken ayarsam o kadar galip olacağım. Selam aymak isteyenlere ve aymışlara.
Ahhhh , bir de biz bunu idrak edebilsek…Onurun, bir insanın yaşamındaki en önemli unsur olduğunu…Onurun insanı güçlendirdiğini,onurlu insanın her türlü zorluğu yenebileceğini.