Bir dönemin duygusunu yakalayabilmek

Kulüp-1.Sezon-10 Bölüm  Netflix’in ekranlarına düşen “Kulüp” yerli dizi tarihimize damgasını vuracak nitelikte. İçeriğe göz atmadan önce yapım kalitesi, oyunculuklar, sağlam araştırmalarla kaleme alınmış doyurucu senaryosu kısacası tüm sinematografisi için mükemmele yakın diyebiliriz. Küçük detaylardaki uyumsuzlukların altını kalın çizmek niyetinde değilim. Türk gayrı müslimleri sinemamızda genelde yan karakterler olarak karşımıza geldiler, İstanbul öykülerinin kenar bordürleri oldular.  Bu topraklarda doğmuş, büyümüş insanlar olmalarına karşın ana karakterler olamadılar. Benim yaşlarımda olanların Türkiye’sinde kimse diğerinin kökenini, dini inancını sorgulamazdı. Sorgulama ne kelime, sormazdı bile. Yoz politik hüviyetler işte bugünlere getirdi bu güzel ülkeyi.   Gerçek hayattan alınmış bu öykünün yaşayanı ve yazarı Rana Denizer. Öyküdeki Raşel/Aysel karakterinin kızı, Matilda’nın torunu. Senaryolaştırmada diğer tecrübeli isimler arasında Ayşin Akbulut, Necati Şahin var. Senaryoya en büyük desteği veren ise Şalom gazetesi başyazarı Mois Gabay. Dönemi, Yahudi cemaatinin yaşamının doğru yansıtılmasının mimarı Gabay. Bilhassa Ladino dilindeki titizlik hayranlık uyandırıcı. İspanyol kökenli Yahudilerin kullandığı bu lisana kulağım aşinadır. İzmir’de Yahudi ailelerin aralarında kullandığı lisandır. Gayrımüslim taklitleri yerine ciddi bir diksiyon çalışmasına emek verilmiş. Bu konuda tiyatro sanatçısı İzzet Bana oyunculara uzun provalar yaptırmış     Dizinin açılış sahnesinde bir binanın çatı katında adını sonradan öğrendiğimiz Matilda Asseo (Gökçe Bahadır) adlı genç bir kadının bir adamı kurşunlayarak öldürmesini izliyoruz. Geçmişte yaşanmış bu olayın faili varlıklı, dürüst ve saygın bir babanın kader kurbanı kızı olduğunu öğrendiğimiz Matilda’dır. Bu cinayetin 17 yıllık mahkumiyetinden sonra çıkan af yasasından faydalanarak serbest kalmıştır. İlk iş olarak mahallesine döner. Kundakta terkettiği kızı Raşel’in izini çok geçmeden bulur. Artık 17 yaşında, isyankar ruhlu genç bir kız olan ve yetimhanede büyüyen Raşel’e (Asude Kelebek) annesinin öldüğü söylenmiştir. Aniden karşısına çıkan anne, hayatında yeni bir travmaya yol açar. Öfkelenir, ret eder, hakaret eder… Pera’nın bıçkın taksi şoförü İsmet’e (Barış Arduç) vurgun Raşel annesinin uzattığı yardım elini itmeye de kararlıdır. Mathilda ayakları üzerinde durabilmek için Beyoğlu döneminin en prestijli müzikholünde çamaşırcı olarak işe başlar. Kendisine işi sanki onu geçmişten tanıyormuş bakışları atan müzikhol müdürü Çelebi (Fırat Tanış) verir. Çelebi karanlık ve kötülükler içinde yaşayan bir adamdır. Müzikholün çalışanları çoğunlukla Rum ve Ermeni kökenlidir. Müzikholün sahibi Orhan (Metin Akdülger) hayallerinin peşinde koşan alaturka ve alafranga müziği görsel bir şovla birleştirme projesi olan kadife sesli solist Selim’den (Salih Bademci) etkilenir ve kulübünün ona kapılarını açar. Daha fazlası spoiler olacağı için öyküyü burada kesiyorum       Dizinin ilk 4 bölümünü yöneten Zeynep Günay Tan uzun ve yorucu bir çalışma sonrası yaratılan dizi için şöyle diyor :  “Bizim bu hikâyeyi anlatmaktaki hedefimiz din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı olmadan sadece duygularla birleşmekti… 1950’ler bu çok sesliliğin çok güzel yaşandığı bir dönem. Karakterlerin de birbirine yaralarından, aynı duygu durumları üzerinden bağlanmalarını istedik. Ama tabii bu naif düşünceyi anlatırken seyirciye bir izlek verebilmek ve merak unsurunu diri tutabilmek için hikâyeye bazı eklemeler yaptık. Bu ikisinin dengede olduğunu umuyoruz.” Diziyi tanımlayabilecek daha başka söze gerek yok bence. Şu an için 6 bölümü izlenebilen dizi ilk sezonda ve toplamda 10 bölüm. Bölümlerde yönetmen olarak çalışan diğer isim ise Seren Yüce. Yeşilçam havasının koklandığı melodram sekanslar ve tiplemeler karşımıza geliyor. Bizler bugün nostaljik sahnelerin çoğunu Yeşilçam ile özdeşleştiriyoruz olsak da, 50’li yıllarda insanların öyle olduklarını unutmamak gerek. Ayhan Işık gibi bıyıklı taksi şoföründen daha normal ne olabilirdi. Sadece izleyin ve tarih neler yazmış boş verin, insan olma duygusunu hissedin yeter.     Dr.Emin Yeginboy