ATLAS

Tüm Türkiye'ye yayılan, hızla da büyüyen koronavirüs salgınıyla mücadele sürüyor, bütün dünyada olduğu gibi... ‘’Olağanüstü hali kendimiz sağlamaya’’ çalışıyoruz bir yandan. ‘’Topyekün karantina’’ yerine ‘’Taksit taksit karantina’’ gerçekleşti. “Bu virüsten bizi bilim kurtaracak” diyenler, “bilim-perestlikle” suçlanıyor kıt akıllılarca. Toplum bilimcilere göre, Bilimi/bilim insanlarını üst tutan, halk sağlığını, toplum menfaatlarını, yönetenlerin fonksiyonunu önemseyen, batıl inançları umursamayan yöne doğru ‘’zamanın ruhu’’. Prof.Dr. Alper Kaya noktayı koyuyor; ‘’Virüs bize bilimin önemini öğretti. Ne geleneksel Çin tıbbı, ne hacamat, kupa, sülük, akupuntur, yiyecek içecek tıbbi gibi alternatif tıp yöntemlerinin işe yaramadığını gördük. Tüm dünya bilim insanlarının geliştireceği aşı ve tedaviyi bekliyor!..’’   *** Ekranlarda her gece çoğu Sağlık Bakanlığı’nın Bilim Kurulu’nda yer alan prof. ünvanlı tıp dünyasının önemli isimleri, toplumu aydınlatmaya çalışıyor. Zaman zaman da önerdikleriyle hep çelişiyorlar. Bakın Uğur Dündar Usta onları nasıl anlatıyor; "TV'de 3 dakika konuşabilmek için 33 dakika donmuş resim gibi bekleyen bazı akademisyenler, bir hafta önceye kadar, 'Maskeyi sadece hastalar takmalı, diğerlerine gereksiz' diyorlardı. Şimdi 'Herkes taksın' diyorlar. Bilim insanı için görünmek değil, doğruyu söylemek önemli olmalı!.." O programlarda hep ülkemizden ve ülkemiz dışından hekimlere söz veriliyor. Oysa mücadelede hemşireler var, sahada sağlık emekçileri var. Bugüne kadar bir hemşire, sağlık personeli/emekçisi o ekranlara davet edilmedi. Yılmaz Özdil’in de yazdığı gibi; ‘’Medyamızda hemşirenin h’si, personel’in p’si yok!’’ Enfekte olan hekim, hemşire ve sağlık emekçilerinin de sayısı gün geçtikçe artıyor. Hemşirelerin de bir derneği var, emekçilerin de meslek örgütleri, sendikaları var. Neden onlara da ekranlar açılmıyor?   *** Bu feryat mektubu; İzmir’de bir üniversite hastanesinde çalışan -ismi bende mevcut-  hastabakıcılık yapan emekçiden. Noktasına dokunmadan; ‘’Pandemi yoğun bakımda çalışıyorum. Korona'nın göbeğindeyim. Büyük yoğunluk yaşanıyor. Öncelikle belirteyim, şu an maske, tulum vs. koruyucu ekipman sıkıntımız yok. Hastane bahçesi ana-baba günü. Ikazlara ragmen sosyal mesafeye kimse uymuyor. Poliklinik hizmeti almak isteyenler Saadet Gişesi’nin önünde yılbaşı piyango bileti kuyruğunda gibi. Birbirinin üzerinde. Hocalarımızla, hemşirelerimizle hepimiz bu mücadelede varız, ciddiyetle işimiz yapıyoruz. En önde biz varız. Hastayı filme götüren biz, yatağını değiştiren biz, altını alan biziz. Paspas yapan biz, tuvalet temizleyen biziz! Hekimlik dışında neredeyse herşeyi biz yapıyoruz. Ek ödeme almayız, mağduruz. Haftada 45 saat görevdeyiz. Eleman yoksunluğundan esnek çalışma maalesef bizde hayata geçmedi. Eve gitmememiz gerek. Doktora hemşireye otel var, bize yok! Böyle bir ortamda -ailelerimiz çevremiz dahil- en çok bulaşma riskli grubuz. Pozitif çıkan 15 arkadaşımız karantinada. Bütün yurttaşlara olduğu gibi, sahadaki bizlere de -sağlığımızın korunması için- hızlı test olanağı olmalı. Doktorlar gibi bizler de alkışlardan memnunuz ama bizi neden ekranlarda medyada yok sayıyorlar? Niye bizim sorunlarımız dile getirilmiyor?’’   *** Vücudumuzun dik durmasını "omurga" sağlar! 33 omur denilen kemikten oluşur "omurga". Omurlardan boyunda yer alan ilk omurun adı da “Atlas”tır. "Atlas" kafatasının hemen altındaki ilk omurdur, kafatasını yani insanın başını taşıyormuş gibi durur! Tıpkı sırtında boynunun arka kısmına yerleştirdiği dünyayı taşıyan mitolojideki “Atlas” gibi! Mitolojiye göre; dev yaratıklar olarak bilinen bir titan olan "Atlas", dünyayı sırtında taşımakla cezalandırılmıştır. (Atlas insanlığa ateşi armağan eden Prometheus’un da kardeşidir.) ‘’Dünyanın bittiği bir yerlerde Güzel sesli akşam perilerinin karşısında Dimdik durup ayakta tutuyor göğü Başı ve yorulmaz kolları üstünde. Akıllı Zeus’un ona ayırdığı kader bu." "Bu Atlas görür denizin bütün uçurumlarını, Ve koca direkleri omuzlarında taşır, Yeri göğü birbirinden ayıran direkleri." (Odysseia I, 53-55) diye tasvir edilir "Atlas".   *** Sağlık emekçilerimizin her biri, dünyayı değil gök kubbeyi omuzlayan birer ‘’Atlas’’tır! Hekimler, hemşireler. Hepiniz… ‘’Atlas’’ımızsınız! (Atlas’ı çizen ressam dostum Can Ersal’a teşekkürler)