Atatürk'ün hedefi bilinçli bir toplumdu, ilk adımı ise 19 Mayıs

Unutulmaması gereken bir gerçektir. Toplumsal başarıların temelinde sağduyu yatar... Parmakla gösterilen bir ülke olmanın temeli, insanından geçiyor. Allah'ın verdiği canı korumasını bilen, yeşile, doğaya saygı gösteren, böceği bile incitmeyen, eğitimli bir kimlik, dünyanın geleceğine de örnek olur. Ne diyoruz hep: "Almanlar, işini iyi yapar. Yaptıkları her mal evladiyeliktir. Otomotiv sanayiinde onların üstüne yoktur." "Japonlarda insana saygı inanılmazdır. En ufak hata bile kabul etmezler, gerekirse bunun için can verirler." "Orta Avrupa ülkelerinde tarihi yakıp yıkmak, bir insanlık suçudur. Cezası çok ağırdır." "Avrupalı bir doğa dostudur. Yeşili, ağacı, çimeni korumak bireysel bir reflekstir. Asla izin vermezler, vereni uyarırlar." *** Bu örnekleri çoğaltmak mümkün... Bizim için de, dünya "En konuksever ülke. Türkiye'de kendinizi evinizde gibi hissedersiniz" der. Bu kısmen doğru... Özellikle Anadolu insanı için, çünkü büyük şehirler buz gibi artık bu konuda... Yani "yabancılaşmada" onlara benzemiş durumdayız. *** Nitelikli, adil, yeşili koruyan, insana saygı gösteren, trafikte, çalışma hayatında, iş alanında verimli olan, çalışkan, üretken olan insanlara ihtiyacı var bu ülkenin... Ben siyasetçilerin yerinde olsam, boş vaatlerde bulunmak yerine, "çağdaş insan" kimliği üzerine kafa yorarım. Tıpkı Atatürk'ün, 1920'lerde planlayıp hayata geçirdiği, bugün kimi hokkabazların, "Devrimler hep şekilciydi" diye eleştirdiği, Türkiyeme bağımsız kimliğimizi kazandıran "insan mühendisliği" girişimlerini başlatırdım; "Bu, toplumu yeniden yaratma projesidir" sloganıyla... Yeni baştan, 1919 zihniyetiyle... *** Çünkü Atatürk'ün şapka, harf, dil, kadına seçme ve seçilme hakkı gibi köklü devrimleri, geçmişte hep politikacıların oyun alanı oldu. Hedef saptı, gerçeklerden uzaklaşıldı. Atatürk'ün resmettiği Türk ulusunun ana damarı, gel zaman git zaman, faşistlik olarak algılandı. Oysa o yürekli çıkış, dağılmış bir ulusu yeniden bir araya getirme projesiydi. Bir Milli tutkaldı, düşmanlara karşı direnç sembolüydü. Bugün dünya üzerinde güçlü bir Türkiye varsa, o projenin eseridir. Bu açıdan bakınca Atatürk bir toplum mühendisiydi aynı zamanda, bunu inkar edebilir misiniz? *** Onun için, herkes eteklerindeki taşı dökmeli, çok geç kalmadan... Çünkü önce hep bana zihniyeti, bugün geldiğimiz noktanın bir sonucudur. Yeniden o geleceğimizi inşa eden ideal zihniyete dönüş mümkün müdür. Elbette var; çünkü bir liderimiz var bizim, topluma geleceği gösteren... Onun fikir dünyasına girip, söylediklerini şöyle bir düşünmeniz yeter. Atatürk’ün 100 yıl da geçse, milletinin bağrından koparılamadığı; ona saygı ve sevginin gün geçtikçe arttığı düşünülürse, hiç zaman kaybetmemeli… *** 19 Mayıs 1919, bir direnişin sembolüdür. Gençliğe güvenin teminatı… Her 19 Mayıs geleceğin yolunu gösteren bağımsızlığın simgesidir. Ona en çok sahip çıkacak olanlar da, gençler, kadınlar ve çocuklardır. Aynı zamanda dış güçlere, emperyalizme, gericiliğe, toplumsal tutuculuğa, cehalete, kolaycılığa, emeksiz kazanca, bireysel şımarıklığa, eşkiyaya kul olmaya, ağaya el pençe durmaya da bir karşı çıkış... Özgür bir Türkiye'nin ışığı... Şöyle bir düşününce, yüreğimde yine, yeniden Atatürk'ü yaşıyorum. Dünyaya gelmiş geçmiş hiçbir lider, onun kadar özgürlükçü olmadı, onun kadar güçlü bir değişimi başaramadı, onun kadar güçlü toplum mühendisliği yapamadı. Düşünün bir kez, hangi liderde gördünüz, bir ağacın dalı, konutundan içeri giriyor diye, ağacı kesmek yerine, konutun yerini değiştireni... Bu yüzden bir kez daha saygıyla, minnetle... Her 19 Mayıs, Atatürk’ün daha güçlü andığımız bağımsızlık günümüzdür.
Hürol Dağdelen [email protected]