Seçim ve İnsanlık

Kerem Yeğinboy/Egeligazete-Yerel seçim sonuçlarından benim aldığım en büyük ders şu oldu. Türk milleti gerçekten Atatürk’ün ön gördüğü kadar özünde naif bir millet. Dibe vurana kadar ahlaklı gördükleri, dine sonuna kadar inanan rol modellerine tutundular.

CHP galibiyetinin CHP’nin iç başarısı, seçim maliyeti, turları, denetimi veya değişimi ile bir alakası yoktu. CHP galibiyetinin tek sebebi her gün artan dolar kuru, ağlayan çocuklar, yaşlılar, umutsuz gençler ve insanlardı.

Halk ağzı açlıktan kokana kadar, dibe vuruna kadar sonuna kadar dindar ve ahlak abidesi olarak gördüğü liderlerini adam gibi adam olarak görmeye devam etti.

Demek ki adam gibi adam olmak maço tavırlar ile dine tutunmak demek değilmiş. Halkın siyasi bir figür seçerken hiçbir şekilde demokratik alt yapısı, eğitim seviyesi, siyasi bilgisi ve deneyimine inandığını düşünmüyorum. Halk yalnızca adam gibi adam gördüğü, karakterli bir rol modeli, baba modeli, lider arıyor. Erdal Beşikçioğlu galibiyeti de bunun en komik kanıtlarından biri oldu. Hayatını mış gibi yaparak, oyunculuk ile kazanan bir sanatçı, belediye yönetimine seçildi. Bu bence oldukça trajikomik bir durum. Halkın insanların yalnızca karaktere ve hayal ettikleri imaja rol verdiklerinin bu ülkedeki en küçük kanıtlarından biri.

Yerel seçim sonuçlarından sonra, mecliste, yargıda, eğitimde, sağlık sektöründe, ekonomide, eşitlikte, sekülerlikte, nefret anlayışında, güvensizlikte, torpilli iş ve siyaset hayatında bir değişiklik olacağını zannetmiyorum. Muhalefet İstanbul’da güç kazansa da, tamamen yozlaşmış devlet sisteminde son karar yani yargı hala iktidarda.

Tablo ne kadar olumsuz olsa da, bu durum herkes için bir umut oldu. Herkes seçim sabahına mutlu uyandı. Büyük bir kısım aklında ilk olarak ekonomik olarak artık biraz toparlanırız, ya da artık her şey daha kötüye gidemez umuduyla, küçük bir kısım da aklında ilk olarak artık demokrasi, eşitlik ve ekonomik düzen gelir umuduyla uyandı bu sabaha. Türkiye’de ekonomik sınıf ayrımı her zaman büyük oldu fakat hiç bu kadar büyük olmadı. Sınıf ayrımı o kadar büyüdü ki, artık insanlar birbirinden sırf bu yüzden tanımdan nefret eder oldu. Sadece fikirlerinin yol açtığı siyasi durumdan değil, sahip olduğu ekonomik koşullardan, hayattan, eğitimden dolayı. Türk halkı mantıktan hiç bu kadar uzaklaşmamıştı. En son bu denli duygusal bir birlikteliğe heralde Kurtuluş Savaşı’nda geldik. O duygunun temelinde de sevgi, umut ve inanç vardı, nefret, korku ve çaresizlik değil.

Bu seçim bir umut oldu. Ama bu 22 yıllık lider tercihinin, insanları tanımak, iyiyi kötüyü ayırmak, doğruyu yanlışı bulmak açısından hepimize bir hayat dersi olmasını, kötü bir deneyim olmuş olmasını umuyorum. En azından bu kadar berbat bir durumdan bir kar ile çıkmış oluruz.

Umarım muhalefetin yerel seçim galibiyeti hepiniz bir dakika bile olsa mutlu etmiş, umutlandırmış, heyecanlandırmış ve dertlerinizi kısa bir süreliğine unutmanızı sağlamıştır. Siyaset eğitim veya karakter üzerine kurulmuş bir oyun alanı değil, insan varoluşu üzerine kurulmuş bir oyun alanı. İnsan tanımak, anlamak ve daha iyi nasıl olunabileceği üzerine kurulu bir oyun alanı. Diploması ilk olarak şiddeti sonlandırma amacı ile kurulmuştu. İnsanın yapıcı bir şekilde anlaşması üzerine kuruldu. Sonra demokrasi gelişti ve medeniyet oluştu. Bu seçimden ben tekrar şunu anladım, bu ülke insanını Atatürk’ten daha iyi anlamış, eksiklerini görse de sevmeyi bu denli başarmış başka bir lider gelmedi. Tunç Soyer’in gidişine üzüldüm, çünkü insanları seven, naif, kibar bir rol modeliydi. Kılıçdaroğlu’ndan aslında naif insanların ülke genelinde saygı ve kabul görmediğini görmüştük. Seviliyorlar ama sayılmıyorlar, zayıf görülüyorlar.

Daha iyi insanlar olmamız, son anımıza kadar bunun için savaşmamız dileği ile. Umarım artık en büyük vatandaşlık ve birey söz hakkımız olan oylarımızı kullanırken daha bilge seçimler yapabiliriz. Rasyonel demeyeceğim çünkü zaten 85 milyonda aslında farkında olmadan duygusal tercihler yapacak. Çıkarcı olsun, olmasın.   Sevgi, umut ve saygıyla kalmanız dileği ile.