Yerel hizmetleri aksatacak kararlar  

  Çok uzun yıllardır, Türkiye’de yerel yönetimlerin yetkilerinin arttırılması konuşuldu, durdu. Neredeyse tüm politikacılar ve siyaset bilimciler, bunun gereklerini anlattı ve anlatmaya da devam ediyor. Zaten bütün dünyada da uygulanan sistem bu. Fakat Türkiye’de nedense yıllardır hep tam tersi oldu.  Yerel yönetimler sürekli yetki ve kaynak kaybına uğradı.   *** Yerel yönetimlerin en önemli yetkisi ve görevi olan imar yetkisi 7 yıl önce büyük oranda kısıtlandı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na kentlerde imar konularında da geniş yetkiler verildi. Böylece, Kültür Bakanlığı, Serbest Bölgeler ve Özelleştirme İdaresi’nden sonra imar yetkisine sahip Ankara’da bir yapı daha ortaya çıktı. Bu bakanlığın yetki alanına mevcutların yanı sıra, mülkiyeti kamuya ait olan arsa ve araziler üzerinde yapılacak yapılar da eklendi. Bakanlığın, yetkisindeki alanlarda plan değişikliklerini resen belirleyebilmesine, yerel yönetimlere görüş sorma zaruretinin ortadan kalkması sağlandı. Ayrıca, yerel yönetimler ruhsatlandırmasa bile, bakanlığın yaptığı değişiklikleri iki ay içinde doğrudan yürürlüğe sokmasına imkan verildi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yetki alanına, tüm korunması gerekli doğa alanları ve tabiat varlıkları da katıldı.   *** Bakanlık, özel çevre koruma bölgeleri, milli parklar, tabiat parkları ve tabiatı koruma alanlarının yanı sıra doğal sit alanlarının da sorumluluğunu üstlendi. Doğal SİT alanı olarak tescil edilmiş ve korunabilmiş olan alanların geleceği tümüyle Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın ve yatırımcı şirketlerin inisiyatifine bırakıldı. Pek çok konuda olduğu gibi imar konularında da yerinde yaşayanlar değil, Ankara’daki birkaç bürokrat etkili. İzmir’in göbeğinde en ufak bir plan değişikliğinin bile Ankara’dan yapıldığı bir durum söz konusu.     *** Şimdi yerel yönetimleri olumsuz yönde derinden etkileyecek yeni bir gelişmeler var. Cumhuriyet Halk Partisi  İzmir Milletvekili Atila Sertel, İller Bankası tarafından belediyelere ödenen paylardan yüzde 40 oranında kesinti yapılmasının iptal edilmesini veya ertelenmesini istedi. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un yanıtlaması istemiyle soru önergesi veren Sertel, dört aylık ötelemenin ardından Ekim ayı itibarıyla başlayan kesintilerin yeniden ertelenip ertelenmeyeceğini veya iptal edilmesinin söz konusu olup olmadığını sordu. Turizm, Ekonomi, Bilimsel Araştırma Merkezi’nin (TEBİAT) Çeşme’de düzenlediği toplantıda konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer de bu konuda önemli açıklamalarda bulundu. “Yerelleşmekten korkmamamız, yerelin kaynaklarını büyütmemiz lazım” diyen Başkan Soyer, “Sosyal devlet dediğimiz şey babaysa belediye anadır. Belediye ana olmalıdır, müşfik şefkatli, üreten, dokunan, kucaklayan. Bizim artık Türkiye’de belediye ana dönemini başlatmamız lazım. Devlet baba babalığı devam etsin ama belediyenin analık sürecini başlatmamız lazım” dedi. Başkan Soyer konuşmasında, yerel yönetimlerden beklentilerin altyapı, yol, su, atık, atık yönetimi ve imar hizmetlerinin çok ötesine geçtiğini vurgulayarak, “Yerel yönetimlerin mali yapıları çok daha önemli bir hale geliyor. Ülkemizde maalesef yerel yönetimlerin gelirlerinin toplam kamu içerisindeki payı oldukça düşük. Değişen kentsel anlayışın içerisinde mevcudun yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Türkiye’de yerel yönetimlerin konumlandırılmasıyla ilgili bir paradigma değişikliğine ihtiyaç olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.   *** Ama ne yazık ki tüm beklentilere rağmen yerel yönetimler hem mali açıdan hem de yetki açısından güçlendirileceğine tam tersi oluyor. İnsanlara ana karnından mezara kadar hizmet eden yerel yönetimlere büyük bir darbe vuracak kararlar alınıyor. Zaten oldukça kıt kaynaklarla hizmet vermeye çalışan pek çok yerel yönetimin çıkmaza gireceği kesin. Bunun anlamı; daha az park, daha az yol, daha az kültür tesisi, daha az sosyal yardım ve hatta çöplerin bile çok daha az toplanması demek. Tasarruf elbette olmalı. Ama tasarrufa vatandaşa en yakın hizmet birimlerinden başlamak ne kadar adil, ona bakmak gerek. Tüm devlet kurumlarının bütçeleri yüzde 40 oranında daraltılacaksa, yerel yönetimlerin de azaltılmasına kimse bir şey diyemez. Öyle olmayacaksa, bu karar vatandaşın en yakınında yer alan ve her an hizmet aldığı devlet birimlerini güçsüzleştirmekten başka işe yaramaz.