Yıldızlı gök ve ahlak yasası

  • | Son Güncelleme:
  • | Egeli Gazete
Player yükleniyor...
Dünya’nın belki de gelmiş geçmiş en deli insanlarından oluşturulacak listede, kendi adını kovalayacak bir düşünür olan Immanuel Kant ve onun zekâ dehası olan felsefesi üzerine söz etmek, bunu yaparken stratejik çalışmadan ya da tezden çok biyografisini ve sunularını harmanlayarak daha okunası ve tat bırakıcı bir yazı sunmak istiyorum esasında sizlere. Bu sebeple öncelikle kısaca günlük yaşamına ve kişiliğine şöyle bir değinelim diyorum. Öncelikle Kant için sudan sebep gerginlik oluşturabilen ve egosu zirvede olan bir düşünür ifadesi kullanılsa da genelde, bunu her açıdan kabul etmiyor ve fazla zekanın insan üzerindeki etkilerinin bu şekilde de vücut bulabileceğini düşünmeyi doğru buluyorum. Örneğin Kant, eğitimin okulda gerçekleştiği dönemi kişiye yapılan en büyük zulüm, modern kölelik olarak görürken bunun yanında hayatı boyunca kendine çizdiği sınırları korumuş, katı kurallar koymuş ve bunları uygulamıştır. Bu yüzeysel olarak bir çelişki gibi görünse de özüne indiğimizde şunu görebiliriz: ‘’İnsan genel kaidelerden çok kendi akıl sınırları ve üretileri ile vardır ve yine insan bunu yalnızca kendisi belirlemelidir.‘’ Aslında bu, onun günümüzdeki felsefesini kurma yolunda attığı ilmeklerden birinin gündelik hayattaki yansıması olarak değerlendirilmelidir. Çünkü pratik zekanın, saf aklın eleştirisi ile buluşma yolundaki çizgiler bu kişilik ve zeka bağlamında ortaya çıkmıştır. Olağan yaşantısı içerisindeki değişimlerden hoşlanmayan, günlük takviminin dışına çıkmayan, hiç evlenmemiş (Bir kez evlenmeyi düşünmüş fakat bu kararını aklıyla sorgulayıp sonuca bağlayana dek, evlenmeyi düşündüğü kişi tarafından terk edilmiştir ), kendini dünyanın en kötü öğretmeni olarak nitelendirmiş, yaşadığı şehrin dışına hiç çıkmamış ve bunun düşüncesinden dahi huzursuzluk duymuş olan Kant, felsefenin metafizik dalında çalışmış, esas gerçekliğe ulaşılıp ulaşılamayacağına ve bu gerçekliğe ulaşma yolları adına çalışmalar gerçekleştirmiş, yapıtlar vermiştir. Deneyselliğe ve gözleme ehemmiyet göstermesinin yanı sıra ahlak konusunda da en önemli rehber olarak vicdanı işaret etmiştir. 'Dünya her ne kadar bize sonradan bilgi veren olsa da vicdan doğuştan var olan şeydir ve akıl bundan kendine düşeni alıp kullanacaktır' görüşünü benimsemiştir. Değerlendirmek isteyenler için, Kant’ın hayatı üzerine en detaylı ve aydınlatıcı eserin de Manfred Kuehn’in Kant adlı biyografisi olduğu bilgisini de not düşelim ve gelelim çağımız için bizlere bıraktığı felsefi mirasa: Akılcıların ve deneycilerin, kuramlarını uzlaştıran denge kolu olan Kant felsefesi için bilim, öncüsü mutlak ve ‘’sadece öz idemizde direk ve köprüsüz şekilde deneyimlediklerimizi keşfedebileceğimiz, bilgi için kendi aklımızın sunduğundan ileri gidemeyeceğimiz ve bundan dolayı hiçbir şeyin zihnimizden ayrıksı şekilde varlığının mümkünlüğünü söyleyemeyeceğimiz’’ bir kuşkuculuğa dayanarak felsefesini tatbike sunar. Tüm önermeleri tek bir tez üzerinden ilerler ve dayanağını, felsefesinin amacı haline getirir. Yeryüzünde her şey yasaların oluşu ile diyalog içindedir. Yine, yalnızca aklı olan varlıklar yasalardan sorumludur ve buna göre hareket etmek istemektedir. Yani insanlar, akıl sahibi oldukları için davranışlarını yönetme, iyiyi bulma kabiliyetine sahiptir. Akıl sahibi olanlar, sadece aklı ile hareket etseydi, bir tek iyiyi isterdi. Fakat duygu ve irade sahibi de olduklarından, kendi doktrinleri ile bunu ‘olmalı, yapmalısın’ şeklinde yönlendirirler. Örneğin Kant’a göre itaat edilmesi gereken emirler şu şekilde sıralanır: 1. İnsanın davranışı, herkes tarafından uyulabilecek genel bir yasa olabilmeli. 2. Esas amacının insanlık olduğunu gösterecek biçimde yaşamalı. Yani çıkar ilişkisi gözetmemeli. Şöyle ki; insan, tercihlerinde özgür olmalı fakat bu özgürlük toplumla zıt düşmemeli ve genel ahlak yasası bağlamında uygulanabilir olmalıdır. Yani vazife (ödev) ahlakı, aklın bu sunularını uygulamalıdır. Bu bağlamda Kant, ekseriyetle faydacı bir toplumu model almış ve gerekli donanımları bu doğrultuda mühim bulmuştur. Realist perspektifte uygulanabilirliği şaibeli konular hakkında süregelen özgürce yorum yapma hakkını sonraki çağlara da aktarmış bulunmaktadır. Kant’a göre doğa bilimi (fizik) kendinde ilkeler olarak sentetik yargılar kapsar. ( Kant 1995A, B 17) Bireyi, aklın sistematik değil pratik usa vurma çizgisinde ele almak ister. Amacı saf aklın ötesinde usun pratikliğini, kendi ifadesiyle ‘’salt pratik aklı‘’ kanıtlamaktır ve yine Kant için ‘’Mutlak, akıl olarak pratiktir; kendi gerçekliğini de aksiyonu ile kanıtlar.’’ Aslında Kant, kuramsal ile pratik olan arasındaki paralellik ile aradaki çelişkiyi gidermeyi hedeflemiştir. Saf aklın kullanımı içinde özgürlük, keşfi imkansız olmayan bir peritom olarak ortaya konmuş fakat bu çizgiler içinde kalınması mecburi koşullarınca nesnesel varlığı sağlanamamıştır. Bu noktada Saf Aklın Eleştirisi eseri üzerine söz açmak isterim çünkü Kant bu yazını ile Hume’dan Descartes’e, dogmatik yapıyı alt edecek bir dizinle gelir avucumuza. Kritisizm (eleştiri felsefesi) üzerine detaylı kategorizelerin yer aldığı ve kanımca aklın zirvesine oturduğu bu kitap, sorgulayanın da sorgulananın da akıl olduğunu göz önüne serer. Kant felsefesinin eleştirel felsefe olmasının sebebi de budur. Aklın kendini yönetme vazifesini yerine getirmesi adına dillendirdiği ibare şöyledir: “Öyle bir mahkeme ki, ona haklı savlarında güvence verirken, buna karşı tüm temelsiz istemlerini zora dayalı bir hükümle değil kendisinin ebedi ve değişmez yasalarına göre dışlayabilecektir ve bu mahkeme salt aklın eleştirisinin kendisinden başka bir şey değildir. Aklın kavrayamadığı şey de bir rastlantıdır, zorunluluk değildir. Ancak akıl bu alanı kavrayamadığı halde yine araştırmaktan vazgeçemez. Kant bunu şöyle ifade eder: 'İnsan usu bilgisinin bir türünde özel bir yazgı ile karşı karşıyadır. Öyle sorular tarafından rahatsız edilir ki, bunları göz ardı edemez. Çünkü ona kendi doğası tarafından verilirler ve gene de onları yanıtlayamaz, çünkü insan aklının tüm yeteneğini aşarlar. Us bu güç duruma hiçbir suçu olmaksızın düşer.’ " Bu bilgileri gündelik yaşantıya indirgeyecek olursak fraktallar (kendi içinde dönen şekiller) gibi görünse de Kant’ın felsefesi,( ki sadece saf akla dayanan sunularını ele aldık; metafizik, ahlak ve din hakkında çalışmaları başlı başına birer detaylandırma konusudur) aslında aklın bize vadettiği tüm sınırsız öğretileri, kendi mahkemesini kurup muhasebesini yapabilmesini, duyguların ve vicdani değerlerin yine aklın öğretisi ile paralelliğini, insan olgusunu baştan başa yaratan duruşun akıl olduğunu söyleyebiliriz. Tıpkı cırcır böcekleri gibi aklın felsefesi de kendi toprağını kazıp kendini besler ve zamanı geldiğinde o topraktan kendi tınısıyla çıkıp yine kendini vareder. Kant’ın yaşamını ve bize sunduklarını kendi mezar taşında da tek cümle ile ifade ettiği gibi: ‘’Üzerimdeki yıldızlı gök ve içimdeki ahlak yasası…’’

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yapılmamış.İlk yorum yapan sen ol...

Yorum Yap

Bu Alan Boş Bırakılamaz
Bu Alan Boş Bırakılamaz
Yorum Yapma Şartlarını Kabul Etmediniz