Şehir Plancıları Odası Karşıyaka’da “kat sıkıştırması” kararına karşı dava açtı

Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi Karşıyaka ve Büyükşehir Belediyelerince kabul edilen “kat sıkıştırma” plan notlarına karşı dava açtı.

  • | Son Güncelleme:
  • | Egeli Gazete
Player yükleniyor...
Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi Karşıyaka ve Büyükşehir Belediyelerince kabul edilen “kat sıkıştırma” plan notlarına karşı dava açtı. Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesinden yapılan açıklamada, “Kamuoyunun gündeminde "kat sıkıştırma" şeklinde yer alan Karşıyaka Belediye Meclisi’nin 02/03/2020 tarihli ve 72458193/62 sayılı kararı ile kabul edilen ve İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 14.08.2020 tarih ve 05.675 sayılı kararı ile değişiklikle uygun görülerek Büyükşehir Belediye Başkanlığı Makamınca 10.09.2020 tarihinde onanan İzmir İli, Karşıyaka İlçesi, sınırları içerisinde bulunan, 2002 yılında kaldırılan plan notu ile Yönetmelik hükümleri doğrultusunda ruhsatlandırıldığı ve kat mülkiyetine konu olduğu tespit edilen muhtelif parsellere ilişkin hazırlanan, Bakanlığın UİP-40872 işlem numaralı 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı Plan Notu Değişikliğine aşağıda belirtilen gerekçeler doğrultusunda  öncelikle yürütmesinin durdurulması  ve takiben iptali talebiyle dava açılmıştır” ifadeleri dikkat çekti.   Şehir Plancıları Odası açıklamasında ayrıca şu görüşlere de yer verildi: *Deprem sonrası yaşanan tartışmalar ve afetler karşısında dirençli kentler konusunda odamız tarafından kamuoyuna ayrıntılı bir açıklamanın yapıldığı, *Dava konusu plan notu değişikliği dikkate alındığında, yapılan işlemin parçacı olduğu, gerekçesi doğrultusunda detaylı analiz çalışmasının yapılmadığı, plan bütünlüğünün dikkate alınmadığı, plan değişikliği raporunda mevcut ruhsatlı yapıları (müktesep hakları) korumaya dönük olduğu belirtilse de 2002 yılında iptal edilen plan notunun tekrarı niteliğinde olduğu, dolayısıyla plan kararından bağımsız nüfus artışı öngörüldüğü, plan bütünlüğünün bozulduğu ve ayrıca nüfus artışının gerektirdiği sosyal ve teknik altyapı alanlarının arttırılmadığı, aynı ada içerisindeki farklı yapılaşma koşullarının korunmasına dönük bir işlem olduğu, *Dava konusu plan notunun etki edeceği bölge dikkate alındığında imar planı revizyonu yöntemiyle sorunun bütüncül bir tarzda ele alınarak çözümlenmesi gerektiği, *Dava konusu plan notu değişikliği ile ileride yapılması muhtemel plan revizyonlarının önünde ciddi engeller oluşturacağı, örneğin plan notunun etki edeceği bölgede 3194 sayılı İmar Kanunun 18.maddesi kapsamında sosyal ve teknik altyapı alanlarını oluşturmak amacıyla alınan “Düzenleme Ortak Payı”nın daha önce alınıp alınmadığı, alındı ise anılan madde kapsamında %45’e tamamlayacak şekilde ikinci bir defa alınıp alınmayacağının tartışmaya konu edilmediği, *Dava konusu plan notunun ne kadar bir yapı stoğunun etkileyeceğinin bilinmediği, herhangi bir jeolojik-jeoteknik etüd yapılmadan, “plan değişikliği”nin kapsamını aşan böylesine kapsamlı mekansal bir müdahalenin afet karşısında savunmasız bir kentsel yapı ortaya çıkaracağı, *Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin 7.maddesinin b bendinde “Planlar; pafta, gösterim, plan notları ve plan raporu ile bir bütündür.” şeklinde hüküm yer aldığı, ancak dava konusu plan notu değişikliği incelendiğinde; plan notları ile imar adası üzerinde yer alan plan kararlarının örtüşmediği, aynı imar adası içerisinde mevcut plan kararlarını yok sayarak plan notu ile geçmiş ruhsatlı yapıların korunmasına dönük işlem belirlenmesi hususunun şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına aykırı olduğu, * Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 26.maddesinin 1. ve 2. fıkrasında ifade edilen hususlar dikkate alındığında, plan değişikliği işleminin herhangi bir kamu yararı taşımadğı, sosyal ve teknik altyapı alanlarını geliştirmediği gibi, aksine kamuya ek yük bindireceği, *Dava konusu plan notu değişikliğinin uygulanacağı bölge; yapılaşma koşulları ile yapı yoğunluğunun oldukça yüksek olduğu, sosyal ve teknik altyapı alanlarının ise yetersiz olduğu bir alandır. 30.10.2020 tarihinde gerçekleşen ve İzmir’de yıkıcı etkilere neden olan deprem, konut alanları içerisinde yer alan sosyal ve teknik altyapı alanlarının(park alanları, açık pazar yerleri vb.) “toplanma alanı” olarak kullanıldığı ve hayati önemde olduğu deneyimlendiği, bu nedenle sıkışık dokuya sahip bu tip alanlarda herhangi bir afet anında müdahalenin hızlı ve etkin olması için yol genişlikleri başta olmak üzere sosyal ve teknik altyapı alanlarının arttırılmasının oldukça önemli olduğu, dolayısıyla afetlere dirençli kentlerin oluşturulmasında yapı güvenliğinin yanı sıra kamusal açık alanlar ve ulaşım yapısı ile birlikte kentsel fiziksel çevrenin iyileştirilmesinin zorunlu olduğu, şeklindeki gerekçeler dikkate alınarak dava açılmıştır. Afetlere karşı dirençli kentler oluşturulabilmesi için idarelerin şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararını dikkate alarak bütünlüklü bir bakış açısıyla çalışmalar yapmasının zorunlu olduğunu ifade ediyoruz.

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yapılmamış.İlk yorum yapan sen ol...

Yorum Yap

Bu Alan Boş Bırakılamaz
Bu Alan Boş Bırakılamaz
Yorum Yapma Şartlarını Kabul Etmediniz