Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Öziçer’den İzmir için önemli deprem uyarısı

  • | Son Güncelleme:
  • | Egeli Gazete
Player yükleniyor...
Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Sinancan Öziçer 17 Ağustos 1999’da Kocaeli Gölcük’te meydana gelen ve büyük acılara neden olan depremin 20’inci yıldönümünde önemli açıklamalarda bulundu. İzmir’in depremselliğini değerlendiren Öziçer, 6.5 şiddetinde bir depremin ciddi sıkıntılara neden olabileceğini hatırlatarak şu bilgileri verdi: 17 Ağustos 1999'da merkezi Kocaeli-Gölcük olan 7.4 büyüklüğünde gerçekleşen çok büyük can ve mal kaybına neden olan deprem hepimiz için bir milat oldu. O dönemden bu zamana kadar gelişen bir şey oldu mu? Muhakkak oldu. Ciddi yatırımlar ve çalışmalar yapıldı. Ancak yeterli mi? O biraz soru işareti. Daha fazla çalışma daha fazla bütçe ayrılması gerekmektedir. Çünkü insan canından hiçbir şey daha değerli olmaz. Riskler çok fazla Birçok kişi İstanbul depreminden bahsediyor ancak İzmir’de meydana gelebilecek yaklaşık 6.5 büyüklüğünde bir deprem daha ciddi sıkıntılara neden olacaktır. Belki İzmir’in tektonik yapısından kaynaklı bir İstanbul depremi kadar büyük bir deprem beklenilmiyor ancak risklerimiz fazla. Yapılaşmanın en fazla olduğu zemin çok kötü, yapılarımız yaşlı, üstüne de kaçak yapılaşma da artınca riskler artmaktadır. Sayıştay verilerine göre İzmir’de yapıların %65’i kaçak yapıdır. Çevre Şehircilik Bakanının tespitine göre İzmir’de yapıların %60’ı risklidir. Yani mühendislik hizmeti almamış on binlerce bina var demektir. İnsanlarımız çocuğuna, akrabasına, sevdiklerine kira ödememeleri için ev sahibi olsunlar diye hiçbir mühendislik hizmeti almamış yapı yaptıklarını sanırlarken esasında onlara tabut inşa ettiklerinin farkında değillerdir. Son 3 yılda İzmir’de meydana gelen 5.0 ve üstü büyüklükteki depremlere dikkat edersek tümü İzmir körfezinde ve Ege Denizinde meydana gelmiştir. Bu bize çok güzel bir uyarıda bulunuyor. O da İzmir Körfezinin fokurdadığıdır. “gel beni incele” gel beni araştır” yoksa sizin başınıza bela olacağım diyor.Başta MTA ve DEÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü olmak üzere birçok araştırmacı tarafından yapılan çalışmalar sonucunda İzmir Kent Merkezi ve çevresinde karada belirlenen diri fayların dışında İzmir Körfezi’nin içinde, Gülbahçe Körfezi’nde ve Foça açıklarında yapılan jeofizik çalışmalarla, deniz tabanında izleri gözlenen ve gömülü birçok faydan oluşan 4 diri fay zonunun belirlendiğini söyleyebiliriz. Aynı sismik çalışmalar kapsamında deniz tabanında gaz çıkışlarının konumları belirlenmiş ve bu noktaların özellikle fayların hareketliliğinin izlenmesi açısından büyük önem taşıdığı ve ilerleyen dönemde mutlaka deniz tabanına yerleştirilecek cihazlar ile oluşturulacak olan sürekli izleme istasyonları ile takip edilmesi gerekmektedir. Ayrıca Uzun Ada’nın hemen doğusunda bulunan ve İzmir Fayı ile Uzun Ada Fayı’nın arasında kalan bir alanın halen çalışılmadığı ve mutlaka incelenmesi gerektiği vurgulamaktayız. Başta sonar ve sismik yansıma olmak üzere yapılacak deniz jeofiziği çalışmaları yardımıyla yüzeyaltındaki gömülü fay hatlarının ve zemin özelliklerinin santimetre mertebesinde hassasiyetle belirlenebildiği Şubemizce ifade edilmektedir. İşte bu riskler ve bu riskleri aza indirecek çözüm yöntemleri var iken İzmir için planlanan tüm yapısal projelerde bu çalışmaların uygulanması olmazsa olmazımız durumundadır. Hepimiz İzmirin gelişmesini istiyor ve bu konuda projeler üretiyoruz. Ancak İzmir’in en büyük gerçeği DEPREM kenti olması ve bu gerçekle yaşamayı bilmemiz gerektiğidir. Bundan dolayı İzmir için yapılacak tüm yatırımlarda mühendislik yapılarının güvenliği için bunların gerek karada gerekse denizde uygun Jeofizik yöntemlerle incelenip ona göre projelerin üretilmesi olmalıdır. Sahte zemin etüt raporları Sahte zemin etüt raporları son zamanlarda artmakta, bunları engellemek tüm belediyelerde jeofizik mühendislerinin istihdamı ile gerçekleşebilir. Tüm belediyelerin afet sonrası toplanma alanlarını tekrar revize edip artırmalılar. Bu şekilde vatandaşlarımız bir deprem sonrası evlerinden çıktıklarında nerede toplanacaklarını bilmeli ve orada uzman ekiplerin gelmesini beklemelilerdir. Mahalle muhtarları ile işbirliğine girilip mahalle mahalle Toplum Afet Gönüllüsü ekiplerinin oluşturulması sağlanmalıdır. AFAD çok tecrübeli ve güçlü bir arama kurtarma ekibine sahiptir. Ancak İzmir’de olabilecek ciddi bir depremde onlarda eksik kalabileceklerdir. Yerel yönetimlerin bir diğer amaçlarından biri de belediyelerine ait arama kurtarma ekipleri oluşturarak bir deprem anında AFAD ekibine yardımda bulunmalarıdır. Yerel yönetimler tüm bu söylediklerim konular hakkında çalışmalarını hızlandırmalılardır. Gelelim herkesin merak ettiği bir başka konuya. 1778 yılında meydana gelen ve İzmir’de taş taş üstünde bırakmayan büyük depremin tekrarlama periyodunun ne zamana gelebilecek olmasına. DEÜ Jeofizik Mühendisliği Bölümü Sismoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyelerinden aldığımız bilgiye göre, İzmir Fayı üzerinde;M.S.177 ile 03.07.1778 tarihleri arasındaki 1601 yıllık zaman dilimi içinde; Her 320 yılda bir M6.4 ve üzeri büyüklüktetoplam 5 adet deprem meydana gelmiştir. Yani M 6.4 büyüklüğündeki depremin tekrarlanma periyodu 320 yıl. En son meydana gelen depremin tarihi 03.07.1778 (şiddet bağıntısında hareketle, ~M6.6 büyüklüğüne denk gelen bir deprem). Bu durumda 1778’den sonraki depremin normalde 2098 yılında meydana gelmesi beklenir. Tarihi veriler Somut verilere göre bilgi vermek gerekirse, son 2 bin yılda İzmir ve yakın çevresinde büyüklüğü 7’den fazla olantek deprem var. O da M.S. 177 yılında meydana gelen M7.4 büyüklüğündeki Göztepe-İzmir depremidir.Bunun dışında, ortalama her 320 yılda bir 6.4 ve üzeri büyüklükteki bir depreme kaynaklık eden İzmir Fayı için, 2098 yılına gelmeden çok daha önce deprem üretebilir demek doğru değildir.Elde somut bir veri ve emare olmadan halkta gereksiz endişe ve kaygıya neden olabilecek söylemlerdenkaçınılması ve sorumlu bir davranış sergilenmesi gerekiyor. Somut veri olmamasına ve sismolojik gözlemlerin herhangi bir uyarı vermemesine rağmen, bilimsel ve mesleki araştırma kılıfı adı altında yerel yönetimlerin ve kamu idarecilerinin üzerinde baskı kurulması doğru değildir. İzmir’de maalesef, iki kelimeden oluşan “ben demiştim” ifadesini dile getirmek için adeta deprem olmasını uman bir takım kişiler ve kurum temsilcileri bulunuyor. Halkımızın ve kamu/yerel yöneticilerin, ellerinde hiçbir sismolojik veri, somut ve öncü emareler bulunmayan bu kişilere itibar etmemesi gerekiyor. Önemli olan bir diğer konu ise deprem anında doğru davranış şeklini yaparak riskin azaltılabilmesidir. Bu kapsamda depremler meydana gelmeden önce alınması gereken tedbirler, deprem anı doğru hareketler ve deprem sonrasında insanların, neler yapması gerektiği konusunda da bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır. Geçmiş 100 yıl 6.0 ile 6.5 büyüklük aralığında depremler meydana gelmiştir. Önümüzdeki yıllarda da olabilme ihtimali vardır. Bizler (vatandaş, sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler, meslek odaları, devletimiz) üzerimize düşen tüm sorumlulukları yaptığımız sürece depremlerden korkmamıza hiçbir neden yoktur. Çünkü İzmir ve çevresi bir deprem yeridir. Deprem ile yaşamayı öğrenmemiz gerekmektedir.

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yapılmamış.İlk yorum yapan sen ol...

Yorum Yap

Bu Alan Boş Bırakılamaz
Bu Alan Boş Bırakılamaz
Yorum Yapma Şartlarını Kabul Etmediniz