Aliağa Termik Santrali Anayasa Mahkemesi’ne taşınıyor

  • | Son Güncelleme:
  • | Egeli Gazete
Player yükleniyor...
EGEÇEP (Ege Çevre ve Kültür Platformu) Aliağa’da mahkeme kararlarına rağmen faaliyetlerine devam eden Termik Santral için Anayasa Mahkemesi’ne başvuruyor. EGEÇEP Dönem Sözcüleri Alime Yalçın ve Mitap ve Hüsnü Dilli’nin konuyla ilgili yaptığı açıklama şöyle: Aliağa’da yenileri eklenen petrokimya tesisleri, demir çelik fabrikaları, haddehaneler, gemi söküm tesisleri ve termik santraller nedeniyle çok yoğun kirlilik yaşandığı, sağlıklı yaşamın tehlikede olduğu herkesin malumu. Bu kirleticilerle mücadelemiz sürüyor, bunlardan birisi de usulüne uygun verilmiş bir gayri sıhhi müessese açılma ruhsatı dahi olmadan çalışan İzmir Demir Çelik Sanayiine ait İzdemir Enerji Santrali- II’dir. Bu konuda, EGEÇEP Derneği ve 43 yurttaş olarak, avukatımız Arif Ali Cangı’nın hazırladığı dosya ile Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yaptık. Öncelikle bu aşamaya gelinceye kadar yaşanan süreci kamuoyunun bilgisine aktarmak istiyoruz. Termik santrale ilk Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) izni 17.06.2010 tarihinde verildi. Uzun bir yargılama sonunda İzmir 2. İdare Mahkemesi 16.12.2016 tarihli kararı ile ÇED olumlu kararını hukuka aykırı bularak İPTAL etti. Bu yargılama aşamasında termik santral inşaatı tamamlandı, hukuka aykırı şekilde faaliyete başladı. Mahkeme kararının Anayasanın 138. Maddesine göre gecikmeksizin, uygulanması, termik santralin faaliyetinin durdurulması gerekirken, İnceleme Değerlendirme Komisyonu (İDK) toplantısı yapılacağı duyurusu yapıldı, mahkeme kararlarını etkisiz hale getiren 2009/7 sayılı genelgeye dayanarak yeniden hukuksuz bir süreç başlatılmıştı. Yaşanan hukuksuzluğu ve termik santralın yarattığı tehlikeleri anlatmak için bilimsel ve hukuksal raporların yer aldığı bir klasör dolusu evrak ile Ankara’daki İDK toplantısına katıldık. Ancak raporlar ve anlattıklarımız hiç fayda etmedi, bizim toplantıdan çıkarılmamızdan sonra İDK üyelerinin tamamı mahkemenin iptal ettiği ÇED raporundan farklı bir şey taahhüt etmeyen raporu yeterli bulup nihai hale getirdi. Duyurusu yapılan nihai ÇED raporuna EGEÇEP ve yüzlerce yurttaşın yaptığı itiraz da umursanmadı, Mahkeme kararının uygulanması gereken azami süre olan 30 günlük süre dolmadan yeni ÇED izni verildi. Mahkeme kararının ve yörenin sağlıklı yaşamını umursamayan yeni ÇED olumlu kararının iptali için bu kez İzmir Barosu, İzmir Tabip Odası, EGEÇEP ve 107 yurttaş davacı oldu. Davanın yargılaması ve sonucu, bu ülkede artık sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkının tanınmadığını, Hukuk Devleti ilkesinin kırıntısının dahi kalmadığını gösterdi. • "Termik Santralın Kültürel Varlıklar Üzerine Etkileri" raporunu hazırlayan Prof. Dr. Ömer Özyiğit'in keşifte ve duruşmada uzman olarak dinlenmesi yönündeki yasal talebimiz reddedildi. • Keşif sırasında konunun uzmanı olan bilirkişinin uyarısı ve bizim ısrarla talep ettiğimiz “yakılan kömürden (elementer analiz, kısa analiz, ısıl değer analizi, külergime sıcaklık tayini, vs.) numune alınmasının, kömürün ve külünün tam analizinin, ayrıca tesisteki taban külü ve uçucu külün (element, oksit form ve yanmamış karbon analizi, vs.) tam analizinin Tübitak Marmara Araştırma Merkezi’nde yaptırılması”na, keşfi yapan naip Hakim karar veremedi, keşif eksik yapıldı. Daha sonra Mahkeme Heyeti; “analizlerin uyuşmazlığın çözümü için gerekli olmadığı” gerekçesiyle analiz yapılması talebini hepten reddetti. Bunun sonucu, heyette bulunan uzman bilirkişi “…keşif sırasında işletmede olan santralde kullanılan kömür ve yanma sonucu oluşan ürünlerden örnek alarak, akredite bir kuruluşta fiziksel ve kimyasal özelliklerinin belirlenmesi kapsamında talepte bulunulduğu, ancak talebin Mahkemece uygun bulunmadığı, bu nedenle mevcut koşullarda enerji açısından bir değerlendirmenin yapılamayacağı…” cümlesiyle rapor vermedi. Böylece “eksik keşif ve eksik bilirkişi raporu olan ilk davayla” karşılaşmış olduk. • Bu önemli eksikliğe rağmen diğer bilirkişilerin değerlendirmeleri ile raporun sonuç bölümündeki “bölgede yer alan mevcut tesislerin üstüne, ekosistem, bölgede yaşayan nüfus ve sağlık etkileşimleri veya neden-sonuç ilişkisi ortaya konup, bütüncül değerlendirme ve planlama yapılmadan yeni bir kirletici olan dava konusu tesise izin verilmesi, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına aykırıdır” tespiti davamızın haklı olduğunu göstermeye yetiyordu. Buna rağmen bir türlü yürütmeyi durdurma kararı verilmedi. Bunun yerine Mahkeme tarafından "ihsas-ı rey" denebilecek değerlendirmelerle davalı yanında katılan şirketten bir takım bilgiler ve bilirkişilerden ek rapor isteyen ara kararları tesis edildi. Ek raporda da dava konusu projeye ilişkin bilimsel eleştiriler tekrar edilerek "...dava konusu enerji üretim tesisinin atık depolama alanı olarak daha önce yürütmesi durdurulan planlarda belirtilen alan dışında başka bir alana dair bir bilgi ve belgenin mevcut olmadığı..." belirtildi ama yine yürütmeyi durdurma kararı verilmedi. • Avukatımızın sözü kesilerek yapılan duruşma sonrasında İzmir 5.İdare Mahkemesi'nin 26.10.2018 tarihli kararı ile Aliağa ve Foça’da oturmayan, oralarda gayrimenkulleri olmayan davacı yurttaşlar ile İzmir Barosu’nun davası ehliyetsizlik nedeniyle reddedildi, diğer davacılar yönünden ise dava konusu ÇED olumlu kararı hukuka aykırı olduğu için İPTAL kararı verildi. • Verilen karar, ehliyetsizlikten ret yönünden ve davanın kabulüne ilişkin kısmının da gerekçesinin çok yetersiz olması nedeniyle temyiz ettik. Bu arada davanın kabulü kısmını davalı taraf da temyiz etti. • Temyiz başvurusundan sonra, önce Danıştay 14. Dairesi yürütmeyi durdurma istemini reddetti, ardından bu dairenin kapanması üzerine dosyayı ele alan Danıştay 6. Dairesi, 03.04.2019 tarihli kararı ile "kararın davanın ehliyetten ret kısmı”nı onadı, davanın kabulüne ilişkin kısmını bozdu. Kararı bozduktan sonra dosyayı Mahkemesine göndermeyip, ivedi yargılama usulüne dayandı, kendisini uzun tartışmalar ve incelemeler sonunda rapor düzenleyen uzman bilirkişilerin yerine koydu, pek çok eksik yargılama usulüne rağmen ÇED izninin hukuka aykırı olduğu sonucuna varan davanın doğal yargıçlarından oluşan İdare Mahkemesi’nin vicdani kanaatini yok saydı ve davayı esastan oy çokluğu ile KESİN olarak REDDETTİ, bu şekilde davayı kapattı. Aliağa’nın, İzmir’in ve bölgenin yaşamı için tehdit oluşturan küresel iklim krizinin en önemli nedenlerinden olan bir termik santral davası bu şekilde sonuçlandı. Sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkını ve hukuk güvenliğini ortadan kaldıran 2009/7 sayılı Genelge, İvedi Yargılama Usulü gibi kötü düzenleme ve uygulamaların örneği olan dava dosyası şimdi Anayasa Mahkemesi yolunda. Mahkemeye Erişim, Adil Yargılanma Hakkı, Maddi ve Manevi Varlığını Koruma ve Geliştirme Hakkı ve Sağlıklı Çevrede Yaşama Hakkı (Özel ve aile hayatına saygı hakkı)nın yok sayıldığı davayla ilgili söz şimdi Anayasa Mahkemesi’nde. Yüksek Mahkemenin, dünyadaki yaşamın sürdürülebilmesi için bugünkü kuşakların ve gelecek kuşakların hakkını koruyacak bir karar vermesini bekliyoruz.

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yapılmamış.İlk yorum yapan sen ol...

Yorum Yap

Bu Alan Boş Bırakılamaz
Bu Alan Boş Bırakılamaz
Yorum Yapma Şartlarını Kabul Etmediniz