Mimarlar Odasından çarpıcı açıklama: Ruhsatlı, mimar ve mühendislerce kontrolü yapılmış binalarda neden ölüyoruz?  

İzmir Depremi’nin birinci yıl dönümünde Mimarlar Odasından çarpıcı bir açıklama geldi. Mimarlar Odası İzmir Şube Yönetim Kurulu adına Yönetim Kurulu Başkanı Dr. İlker Kahraman’ın yaptığı açıklamada, “Mimar ve mühendislerce kontrolü yapılmış binalarda neden ölüyoruz?” ifadeleri dikkat çekti.

  • | Son Güncelleme:
  • | Egeli Gazete
Player yükleniyor...
İzmir Depremi’nin birinci yıl dönümünde Mimarlar Odasından çarpıcı bir açıklama geldi. Mimarlar Odası İzmir Şube Yönetim Kurulu adına Yönetim Kurulu Başkanı Dr. İlker Kahraman’ın yaptığı açıklamada, “Mimar ve mühendislerce kontrolü yapılmış binalarda neden ölüyoruz?” ifadeleri dikkat çekti. 2 Nisan 2014 de Şili’de 8.2 büyüklüğünde bir deprem ve tsunami oldu ve  5 kişi hayatını kaybettiğinin belirtildiği açıklamada şu görüşlere yer verildi: “Türkiye ‘de 19 Ağustos 1999 da 7,4 büyüklüğünde bir deprem yaşanıyor ve 18 bin 373 kişi hayatını kaybetti, 48 bin 901 kişi yaralandı. Peki neden ölüyoruz. Bu yazıyı yazan ve okuyanlar bir sonraki depremde şanslı olmayı bekliyor. Ölen bende olabilirdim, bir sonrakinde ölen sizde olabilirsiniz.  Nerede hata yapılıyor?  Neden hayatlarımız bu denli ucuz oluyor?” Ruhsatlı binalar yıkıldı Açıklamada ayrıca, “Yıkılan binalar gecekondu olsa idi, ilim -fen kurallarına göre inşa edilmemiş olsalardı, inşaat sırasında ilgili kurum ve kuruluşlarca kontrol ve bu kontrole göre ruhsat- oturma raporu almamış binalar  olsalardı hatanın kimde olduğu belli olurdu. Oysa tam aksi bir durum gelişti ve ne yazık ki belediye tarafından ruhsat verilmiş, zamanın yönetmeliklerine göre mühendis ve mimarlarca yapılıp kontrol edilmiş, yapımının uygun olduğunu gösteren oturma raporu almış yapılar yıkıldı. Hiçbir kabahati olmamasına rağmen 117 kişi ne yazık ki dünyaya gözlerini kapadı” denildi.   Mimarlar Odası İZmur Şubesinin açıklaması şöyle:   30 Ekim 2021 tarihli depremin üzerinden bir yıl geçti. Deprem 30 Ekim 2020 tarihinde saat 14:51  de Samos açıklarında 6.9 büyüklüğünde gerçekleşti. 6.9 büyüklüğünde, 80 km ötede bir deprem oldu. Bu deprem gece saatlerinde olmadığı için sadece 117 canımız yitirildi. Gece saatlerinde olsa idi can kaybı çok daha fazla olacaktı. Oysa Japonya’da 21Aralık 2010 da 7.4 büyüklüğünde, Mart 2011 de 7,2 büyüklüğünde, Nisan 2011 de 7.1 büyüklüğünde, 26 Ekim 2013 de 7,1 büyüklüğünde, 30 Mayıs 2015 de 7,8 büyüklüğünde depremler oldu kimse hayatını kaybetmedi. 2 Nisan 2014 de Şili’de 8.2 büyüklüğünde bir deprem ve tsunami oldu ve  5 kişi hayatını kaybetti. Türkiye ‘de 19 Ağustos 1999 da 7,4 büyüklüğünde bir deprem yaşanıyor ve 18 bin 373 kişi hayatını kaybetti, 48 bin 901 kişi yaralandı. Peki neden ölüyoruz. Bu yazıyı yazan ve okuyanlar bir sonraki depremde şanslı olmayı bekliyor. Ölen bende olabilirdim, bir sonrakinde ölen sizde olabilirsiniz. Nerede hata yapılıyor?  Neden hayatlarımız bu denli ucuz oluyor? Yıkılan binalar gecekondu olsa idi, ilim -fen kurallarına göre inşa edilmemiş olsalardı, inşaat sırasında ilgili kurum ve kuruluşlarca kontrol ve bu kontrole göre ruhsat- oturma raporu almamış binalar  olsalardı hatanın kimde olduğu belli olurdu. Oysa tam aksi bir durum gelişti ve ne yazık ki belediye tarafından ruhsat verilmiş, zamanın yönetmeliklerine göre mühendis ve mimarlarca yapılıp kontrol edilmiş, yapımının uygun olduğunu gösteren oturma raporu almış yapılar yıkıldı. Hiçbir kabahati olmamasına rağmen 117 kişi ne yazık ki dünyaya gözlerini kapadı. Kimimizin biricik oğlu-kızı, kimimizin biricik anne babası, kimimizin biricik sevgilisi, yarına dair hayaller kurarken günahsız bir şekilde yitip gitti. Sorumluluk kimde o halde. Sorumluluk sosyal devlet olma ilkesi ile devletin kendisinde. Ölen 117 canımızı geri getiremeyiz ancak onların yakınlarından hepimizin özür borcu var. Devlet, nerede hata yapıldığını ortaya koymalı, bunun tekrar yaşanmaması için çözüm üretmeli, hayatını kaybeden insanlarımızın anısını yaşatacak bir yaklaşım sergilemelidir. Ancak bunu hangi kaynak ile yapacaktır? Bilindiği gibi 1999 depreminin ardından halk arasında deprem vergisi olarak bilinen özel iletişim vergisi toplanmaya başlandı. İzmir’de deprem oldu ancak depremden sonra toplanmaya başlanan bu vergilerden faydalanmak mümkün olmadı. Deprem ile ilgili 6306 – 6A maddesinin işletilmesinden, sel baskınını önlemek için orman alanı ilan edilip ağaçlandırılan alanın rezerv alan ilan edilmesine kadar pek çok sorun yaşandı. En önemli soruna ise yanıt bulunamadı. Bu deprem neden bu kadar can aldı, sistemde hata neredeydi, neden bazı evler yıkılırken bazıları ayakta kaldı, bizlerin oturduğu evlerin bir sonraki depremde sağlam çıkacağının garantisi var mı? Neye dayanarak gelecek hayallerimizi ve umutlarımızı yeşerteceğiz.   NE YAPILMALIYDI? NE YAPILDI? Bir bölgedeki plana esas nüfus yoğunluğu üzerinden okul, hastane, polis teşkilatı ve itfaiyeye ilişkin kararlar, su – kanalizasyon hatlarına ilişkin kararlar alınır ve netleştirilir. Plan yapılırken sosyal donatı ve yeşil alan miktarları da nüfus yoğunluğuna göre oluşturulur.  Nüfus öngörüleri elbette projeksiyonlar ile belirlenir. Bu kararları atlayarak ben yaptım oldu ile nüfus yoğunluğunu arttırıcı kararlar verilemez. Eğer bu mümkün ise hepimizin oturduğu binalar kat sayısı kadar kat hakkını tüm binalara verip kimsenin cebinden para çıkmadan düzenli aralıklar ile şehri yeniden inşa etmek mümkün olurdu. Bu cümleyi okuduğunuzda dahi ne denli yanlış bir cümle olduğunu hemen anlıyorsunuzdur eminim. Bildiğiniz gibi oluşturulan 7 proje alanında, yapı nizamı korunarak hazırlanan imar planı değişikliği ile; meri uygulama imar planında 8 kat olan yapı yükseklikleri zemin + 5 kat  olarak düzenlendi. Yani devlet kat sayısını azaltıp evleri küçülterek yoğunluğu düşürdü oysa bu alanlar haricindeki alanlarda büyükşehir belediyesi ada bazında %30 emsal artışı getirdi. Kamu yararına çalışan kurumlar aynı bölgede aynı soruna çare ararken neden birbirinin zıddı kararlar aldı. Bu nasıl mümkün olmaktadır? Planlama işini şehir plancılarımıza bırakmalıyız. Yapılan çalışmalar askıya çıktığında tartışılır. Ancak %30 emsal arttırıyoruz gibi bir yaklaşım gerçekçi değildir. Bir defalık bile görmezden gelinemez. Çözüm olarak sosyal devlet anlayışı ile ağır hasarlı binaların yeniden yapılması gerekir. Eğer ücretsiz yapılamıyor ise düşük faizli yirmi yıldan az ödeme planına sahip olmayan krediler kullandırılmalıydı. Halk arasında deprem vergisi olarak bilinen, 1999 dan beri 22 yıldır toplanan ve her yıl zamlanan özel iletişim vergisi   ağır ve orta hasar alan binaların yapımında kullandırılabilirdi. Halen geç değildir. Tüm katılımcıların bir araya getirilerek problem nesnel olarak tartışılmalıdır. Çünkü henüz yanıtlanmamış sorular vardır. Deprem bir ülke gerçeğidir ve Türkiye bu konularla baş edebilecek mühendis ve mimarlar sahiptir. Beklentimiz bilimin ışığında konuya eğinilmesi ve gerekli düzenlemelerin kamuoyu önünde tartışılmasıdır. Bu yapıldıktan sonra bir sonra bizlerde bir sonraki depreme dirençli bir kent olarak karşı koyabiliriz. Yaşadığımız İzmir depremi ile ilgili yanıtlanmamış sorular vardır. TMOOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu ve İzmir Barosu tarafından yanıt aranan sorular aşağıda belirtilmiştir.   İZMİR DEPREMİNE DAİR BİR YILDIR YANIT ALAMADIĞIMIZ SORULARIMIZ  
  • Proje alanında devlet tarafından yapılan binalar için neden para talep edilmiştir. Neden yapım devlet tarafından karşılanmamıştır.
  • Bakanlık tarafından ilan edilen yedi proje alanında sekiz kata kadar inşaat izni verilirken yeni yapılan projelerde zemin +5 kat inşaat izni verilmiştir. Bu kararın bilimsel nedeni var mıdır? Varsa nedir? Yaklaşım kazanılmış hakkın ihlali değil midir?
  • İzmir şehrini ilgilendiren 1/100000 ve 1/25000 planlar yapılırken, planın bütünlüğü ilkesi sebebi ile proje alanı için İzmir Büyükşehir Belediyesi yetkililerine hiç danışılmış mıdır?
  • Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 21.maddesinin 6.fıkrasında “Onaylı jeolojik-jeoteknik veya mikro bölgeleme etüt raporu bulunmayan alanlarda imar planları hazırlanamaz.” denmektedir.  Bakanlığın söz konusu yönetmelik hükmüne aykırı  1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği ve 1/25.000 Ölçekli İzmir Büyükşehir Bütünü Çevre Düzeni Planı Değişikliği onaylamasının nedeni nedir? Bu etüt raporuna sahip olmadan yapılan planlama sonucu bir sonraki depremde aynı bölgede tekrar can kaybı yaşanırsa sorumlusu kim olacaktır?
  • Yedi proje alanı hangi kriterlere göre oluşturulmuştur. Projeler neden hiç askıya çıkarılmadan ihale edilmiştir? İhalenin kamu yararına en uygun bedelle yapıldığının kanıtı var mıdır?
  • Depremde hasar almış yapıların bulunduğu özel mülkiyete tabi olan arsalar rezerv alan ilan edilmiştir. Rezerv alan tarifine göre bu alan rezerv alan edilebilir mi? Depremde yıkılan ve hasar gören alanın yerinde dönüşüm yapılması gereken alan olması gerekirken bu bölgenin rezerv alanı ilan edilmesinin yasal dayanağı ve kriteri nedir?
  • 6306 kentsel dönüşüm 6/A maddesi, vatandaşa ait tapuların hazineye devredilmesini vatandaşın mülkünde idarenin istediği gibi tasarrufta bulunmasını sağlamaktadır. Bu durum mülkiyet hakkına ve anayasaya aykırı değil midir?
  • Proje alandaki binalar hangi bilimsel kriterler gözetilerek 7269 ve 6306 sayılı kanunlara tabi kılınmıştır. Tüm bunların nedeni rant bölgesi olan lokasyonlarda anayasadaki mülkiyet hakkına aykırı olarak 6A maddesine işlerlik ve uygulama alanı kazandırmak mıdır?
  • İdare ancak ve ancak kanunlarla öngörülen şekilde kamulaştırma ile ivedi durumlarda kamulaştırmasız el atma ile satın alma veya takas trampa ile mal edinebilir.  Proje alanındaki örnekler vatandaşın mülkiyetini hazineye geçirip, istendiği gibi plan proje üretilip, ardından ihaleye ile vatandaşın malını vatandaşa satılması durumu ortaya çıkmaktadır. Vatandaş kendi istediği ekip ile neden kendi inşaatını yapamamaktadır? Bu konudaki açıklamanız nedir? Bu durum mülkiyet ve eşitlik hakkına aykırı değil midir?
  • Depremden zarar görmüş 652 adet ağır hasarlı bina varken orta hasarlı ve az hasarlı binaların dahi dahil edilmek suretiyle sadece yedi proje alanı oluşturulmasındaki kamu yararı nedir?
  • Hak sahipliği için imzalatılan belgede kullanılacak kredi miktarının belli olmadan imza atılması zorunlu tutulmuştur. Depremzedeler ne kadar borçlandığını bilmeden hak sahibi olmaya mı zorlanmıştır. Bu rakam, üzerinden bir yıl geçtikten sonra, kaç liradır. Eylül ayında bitirileceği söylenen binaların bırakın bitirilmeyi ödenecek kredisinin bile ortaya konamaması gerçeğine karşı bir açıklama var mıdır?
  • Yıkımı resen gerçekleştirilen binaların enkaz bedelleri vatandaşlara ödenecek midir?
  • Devlet vatandaşından yıkım bedellerini talep edecek midir?
  Depreme dair bir yıldır yanıt dahi alamadığımız sorularımız,
  • Halk arasında deprem vergisi olarak bilinen, 1999 dan beri 20 yıldır toplanan ve her yıl zamlanan özel iletişim vergisi neden  ağır ve orta hasar alan binaların yapımında kullanılmamıştır.
  • İdareniz tarafından hasarsız, az hasarlı veya orta hasarlı olduğu halde yıkılmış bina var mıdır? Eğer yıkıldı ise hangi dayanak ile yıkılmıştır?
  • Halen ağır hasarlı olup yıkılmayan kaç bina vardır?
  • İhale dökümanları, ihale şartnameleri, ihale edilen projelere ilişkin teknik ve hukuki detaylar neden kamuoyu ile paylaşılmamıştır
  • 7269 ve 6306 sayılı kanunların borçlandırma rakamlarının tesisi, yapılandırılması ve ödeme şekil ve şartları farklılık arz etmektedir. Binaların 7269 ve 6306 sayılı kanunlara tabi kılınarak ayrıştırıldığı gerçeğine binaen, uygulamada aynı afeti yaşamış vatandaşlar arasında gerek borç tahakkuku gerekse geri ödeme süre ve koşullarında da bu fark yaratılacak mıdır?
  Hastane bölgesindeki rezerv alana dair bir yıldır yanıt dahi alamadığımız sorularımız,
  • 30.10.2020 tarihinde yaşanan deprem sonrası Bayraklı Şehir Hastanesi bölgesinde orman vasfı dışına çıkarılarak ve alanın sit statüsü yeniden düzenlenerek bir kısmı tamamen doğal sit statüsü dışına çıkarılmak sureti ile alelacele “rezerv alanı” belirlenmesi hangi bilimsel dayanaklarla yapılmıştır? İzmir’de 1995 yılında meydana gelen sel felaketi sonucu yitirdiğimiz 65 vatandaşımızın 58’i Laka Deresi Havzası’ndan gelen sellere kapılarak hayatını kaybetmesi sonrasında harcanan kamu kaynakları yapılan binlerce km. teras, ağaçlandırma yapılan alanın yeniden konut alanına çevrilmesi yeni felaketlerin kapısını açmayacak mıdır? Kentsel alan içerisinde rezerv alan/alanlar olarak belirlenebilecek kamu mülkiyetindeki alanlar olup olmadığı konusunda bir araştırma yapılmış mıdır?
  • Hastane bölgesinde ilan edilen rezerv alanda kaç konut yapılması planlanmaktadır. Hastane yanındaki rezerv alana yapılacak konutlardan kaç adedi 7269 nolu kanun şerhi bulunan ağır hasarlı apartman maliklerine verilmiştir. Kalan konutlar kimlere verilecektir? Bakanlıkça yerinde üretilecek konut ve dükkânlar için, oluşabilecek muhtemel fazlalığın dağıtımı ile ilgili uygulama ne olacaktır?
  • Hastane bölgesinde yapılan konutların altyapısı (elektrik, su ve en önemlisi kanalizasyon) fiili durum nedir?
  Mimarlar Odası İzmir Şube Yönetim Kurulu Adına Yönetim Kurulu Başkanı Dr. İlker Kahraman    

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yapılmamış.İlk yorum yapan sen ol...

Yorum Yap

Bu Alan Boş Bırakılamaz
Bu Alan Boş Bırakılamaz
Yorum Yapma Şartlarını Kabul Etmediniz