Ege Üniversitesi’nden Dünya Su Günü’nde çarpıcı tespitler: Her 60 saniyede bir bebek susuzluktan ölüyor

  • | Son Güncelleme:
  • | Egeli Gazete
Player yükleniyor...
        Ege Üniversitesi Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof.Dr. Dinçer Ayaz, dünyada su kullanımı ve etkilerinin değerlendirilmesi ve bu alanda farkındalık yaratılması adına her yıl 22 Mart’ta kutlanan  “Dünya Su Günü” hakkında açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Ayaz, “Türkiye, su zengini bir ülke değildir. Kişi başına düşen yıllık 1.519 metreküp su miktarı göz önüne alındığında ülkemizin su azlığı yaşadığı net bir biçimde anlaşılmaktadır. Gelecek nesillere kullanılabilir, temiz ve yeterli su bırakabilmek için kaynakların çok iyi korunup, akılcı kullanılması gerekiyor” dedi.   Suyun önemine değinen Prof. Dr. Ayaz, “Su, canlılığın temel yaşam sıvısıdır; bunun ötesinde insanlar için coğrafik, iklimsel ve finansal kaynaklı farklılıkları aşarak eşit olarak erişilmesi gereken yaşam kaynağıdır. Her insanın suya ulaşım ve kullanım hakkı vardır. Bu nedenle öncelikli olarak suyun korunması, savunulması ve doğru kullanılması gerekmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve UNICEF’in verilerine göre dünyada yaklaşık 650 milyon insan güvenli suya erişememekte ve bu da bulaşıcı hastalıklarla beraber erken ölüm riskini beraberinde getirmektedir. Yeni doğumlar arasında her 60 saniyede bir bebeğin temiz suya erişim eksikliği nedeniyle yaşamını kaybettiği yine Dünya Sağlık Örgütü tarafından açıklanmıştır. Bu bağlamda Dünya Su Günü, her geçen gün artan su krizinin, sosyo-ekonomik kalkınmanın sürdürülebilirliğini tehdit eden bir olgu olduğunu açıkça ortaya koymak için vurgulanmaktadır” dedi. 2019 Yılı Teması: "Kimseyi Geride Bırakmamak" Dünyada yaşanan su azlığına ve tatlı su  kaynaklarının önemine dikkat çeken Prof. Dr. Ayaz, “ Tatlı su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimini odağına alan bu özel günün 2019 yılı teması ‘Kimseyi Geride Bırakmamak’tır. Bu başlığın vurgusu olan kapsayıcı hedef, Birleşmiş Milletler’in ‘2030 Sürdürülebilir Kalkınma Ajandası’nda yer alıyor.  Cinsiyet, yaş, ırk, dil, din, politik ve diğer görüş, ulusal ve sosyal köken, sakatlık, vatandaş, göçmen ya da sığınmacı olmak gibi konularda herhangi bir ayrıma tabi tutulmaksızın insan haklarından yararlanılmasının sağlanması hedef olarak belirlenmektedir. UN-Water’ın bu hedef çerçevesinde önceliği olan dezavantajlı gruplar arasında çocuklar, gençler ve kadınlar, engelliler, AİDS/HİV hastaları, yaşlılar, yerli halk, göçmenler ve sığınmacılar bulunuyor” diye konuştu. Prof. Dr. Ayaz, “Dünyadaki toplam su miktarı 1,4 milyar kilometre küp’tür. Bu suların yüzde 97,5’ini tuzlu okyanus ve deniz suları oluşturmaktadır ve bu kütle kullanıma uygun değildir. Geriye kalan yüzde 2,5’i ise nehir ve göllerde tatlı su olarak bulunmaktadır. Var olan tatlı su kaynaklarının yüzde 90’ını ise yer altı suları ya da kutup buzullarının örttüğü kaynaklar teşkil etmektedir. Bu rakamlar erişilebilir tatlı su kaynaklarının azlığını gözler önüne sermektedir. Dünyada kişi başına su tüketimi yılda ortalama 800 metre küp  civarındadır. Yani dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 20'sine karşılık gelen 1,4 milyar insan yeterli içme suyundan yoksun olup, 2,3 milyar kişi sağlıklı suya hasrettir. Bazı tahminler, 2025 yılından itibaren 3 milyardan fazla insanın su kıtlığı ile yüz yüze geleceğini göstermektedir” diye konuştu.  “Türkiye su zengini bir ülke değil” Türkiye’de su ile ilgili farklı ve yanlış görülerin mevcut olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ayaz, “Türkiye, su zengini bir ülke değildir. Kişi başına düşen yıllık 1.519 metreküp su miktarı göz önüne alındığında ülkemizin su azlığı yaşadığı net bir biçimde anlaşılmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre önümüzdeki 11 yıl içerisinde Türkiye nüfusunun 100 milyon olması öngörülmektedir. Bu durumda 2030 yılında, kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 1.120 m3/yıla düşecektir. Türkiye’de nüfus artışı, yaşam biçimleri ve su tüketim alışkanlıklarının değişmesi, su bilincinin yeteri kadar gelişmemiş olması, kentsel, endüstriyel ve tarımsal kaynaklı yapılan yanlışlar, ekosistem bütünlüğünü gözetmeksizin inşa edilen yapılar; plansız kentleşme, habitat yıkımı ve ormansızlaşma gibi faktörlerin etkisi, mevcut su kaynaklarını azaltmaktadır” diye konuştu. Türkiye’de su kaynaklarının korunması için su farkındalığının ve sürdürülebilir su politikalarının önem taşıdığını belirten Prof. Dr. Ayaz,  “Gelecek nesillere kullanılabilir, temiz ve yeterli su bırakabilmek için kaynakların çok iyi korunup, akılcı kullanılması gerekiyor. Etkileri bir insan ömrüyle ölçülemeyecek olan tüketim alışkanlıklarımızı değiştirerek, bu denklemin en önemli parçasını oluşturan gelecek nesillere yaşanabilir bir şehir, sağlıklı bir ülke ve yeşil-mavi bir dünya bırakmak adına kaynaklarımızın sorumluluğunu üstlenmemiz gerekiyor. Kimseyi Geride Bırakmadan, geleceğe bakabilmemizin yegâne yolu su depolarımızın sürdürülebilirliğini garanti altına almamızdır” dedi.     Ege Ajans/Fatma Kübra KARADA

YORUMLAR

Bu habere henüz yorum yapılmamış.İlk yorum yapan sen ol...

Yorum Yap

Bu Alan Boş Bırakılamaz
Bu Alan Boş Bırakılamaz
Yorum Yapma Şartlarını Kabul Etmediniz