Dünya süt günü; kutlayalım mı bilemedim

Süt beslenme uzmanları tarafından temel gıda maddesi olarak kabul ediliyor,  kalsiyum, fosfor ve B2 vitamini açısından son derece önemli görülüyor, yaşamsal önemi olan yağ asitlerini bünyesinde bulunduruyor.

Dünya nüfusunun 2050’li yıllarda 10 milyara ulaşacağı, gelişen ülkelerde kişi başına hayvansal protein tüketim miktarında artışı olacağı, gelecek 20 yılda hayvansal ürün talebinin 2 kat ve küresel süt tüketiminin de yüzde 58 artacağı Birleşmiş Milletler (BM) tarafından öngörülüyor.

Dünya’da ortalama kişi başına tüketilen proteinin 8,2 gramı sütten geliyor. Bu rakamlar Avrupa Birliği’nde 20,47, Türkiye’de 18,19 gram olarak hesaplanıyor.

Süt, Türkiye’de tarımsal üretim değerinin yüzde 9’unu, hayvansal üretim değerinin yüzde 15,6’sını karşılarken, dünyada tarımsal üretim değerinin yüzde 8’ini, hayvansal üretim değerinin yüzde 25’ini karşılıyor.

 

Maliyetler cep yakıyor…

 

Bu genel konulardan sonra çiğ süte gelelim. Son bir yılda süt maliyetinin yüzde yetmişini oluşturan hayvan yemlerine ardı ardına yapılan zamlar üreticiyi zora soktu. Ayni dönemde çiğ süte yapılan zamlar yemler ve diğer girdi maliyetleri karşısında yetersiz kaldı.

 

Çiğ süt maliyetlerinin yüksek olmasının yanı sıra yükselen karkas et fiyatları

nedeniyle ineklerin kesilmesi söz konusu oldu. Bu nedenle çiğ süt maliyetlerinin düşürülmesi yönünde politikalar uygulanmalı. Ayçiçeği, kanola ve soya küspesi besin içerikleri nedeniyle yem sanayinde yaygın bir şekilde kullanılan küspe türleri. Yağlı tohum üretiminin arttırılması, yem hammaddesi ihtiyacında dışa bağımlılığı en aza indirecek. Yine çok ucuz yem kaynağı olan mera alanları bir an önce hayvanların hizmetine sokulmalı.

 

Karbon emisyonlarına dikkat…

 

Türkiye’nin nüfusu bugün 83 milyonu aştı. Nüfusun, 2050’de 105 milyon olması öngörülüyor. Artan nüfusun süt ve kırmızı et kaynaklı hayvansal protein ihtiyacını karşılayabilmesi için hayvan sayısının artırılması, dolayısıyla da süt/kırmızı et hayvancılığına yatırım yapılması gerekiyor.

 

Ancak burada karbon ve azot salınımı sorunu karşımıza çıkıyor. Önemli oranda karbon ve metan gazı salan bir sektör olan hayvancılık bu manada değerlendirilmeli. Ahırlar yenilenebilir enerji kaynaklarına kavuşturulmalı. Buzağı ölümleri daha etkin veteriner hizmetleri ile azaltılmalı. Böylece hayvan varlığı kayıplar olmadan artacak, ithalata gerek kalmayacak. Yine çiftliklerde enerji, su ve süt kayıpları minimize edilmeli.

 

Kooperatifçilik…

Çiftliklerin küçük ölçekli olması nedeniyle çiftlik başına üretilen süt miktarı düşük. Küçük hayvan yetiştiricilerinin üretim ekonomisinde kalmaları için kooperatifleşmeleri gerekiyor ve örneğin destekleme avantajları gibi çeşitli politikalarla kooperatifleşmeleri sağlanmalı.

Süt ve süt ürünleri üretim ve tüketimine yönelik yanlış bilgiler, toplum sağlığını olumsuz yönde etkiliyor. Bu konuda toplumu bilinçlendirici çalışmalar yapılmalı.

 

Yerel üret yerel tüket…

Maliyet unsurlarına etki eden bir diğer husus da “yerel üret-yerel tüket” mantığının dışına çıkılarak, çiğ sütün kilometrelerce öteden toplanıp işlenmesi ve toplandığı yere ürün olarak geri dönmesi. Bu durum yakıt maliyetini arttırmakla kalmayıp, küresel iklim değişikliğine de olumsuz katkılar yapıyor. Hâlbuki bu mantık hayata geçirilirse üretici kâr edecek, tüketici de ucuza süt temin edecek ve süt tüketim alışkanlığı artacak. Sonuçta oluşacak talep artışı süt arzının daha yüksek seviyelerde gerçekleşmesine neden olacak.

Sektördeki ziraat mühendislerinin, veteriner hekimlerin ve gıda mühendislerinin istihdamı artırılarak, çiftçinin, işleyicinin bilinçli üretim yapması sağlanmalı.

Sonuç olarak günübirlik üretim politikaları yerine uzun soluklu-planlı politikalar geliştirilmeli.

 

Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Yönetim Kurulu Üyesi

[email protected]